31 Aralık 2010 Cuma

Herkese 'MUTLU YILLAR'

Geçen yıl yazığım yılbaşı iletime bakıyorum da 2010 yılına karamsar girmişim. Ama 2010 güzel bir yıl oldu benim için, birçok fırsatlar yakaladım hem eğitim hem de iş hayatımda :) Dilerim 2011 de daha da güzelliklerle devam eder....

Dilerim ki 2011 yılı ;
Dünyamız, ülkemiz ve bizler için yeni güzellikleri ve fırsatlarıyla gelir inşallah!!! Herkesin yeni yılını içtenlikle kutluyorum.
 'MUTLU YILLAR'

Netten bulduğum komik bir mesajla yazımı sonlandırıyorum;
'Yeni yılın kellere saç, hastasına ilaç,züğürde para,sıvacıya mala, işsize iş, dişsize diş, olmayana çocuk,üşeyene gocuk,colaya buz, yemeğe tuz,nazar değmişe hoca, evde kalmışa koca,dırdırcıya akıl, onu çekene sabır vermesini dilerim' :)
Seneye görüşürüz, iyi eğlenceler...

24 Aralık 2010 Cuma

İtalya' ya doğru yol alırken ilk durak 'KATOWİCE'

Erasmus programı demek birçok öğrenci için Avrupa kapılarının açılıp, shengen vizenizle Avrupa' daki birçok şehire ucuza gidebilmek  demektir :) Durum böyle olunca bizde bir grup arkadaşlarla bir gezi düşündük. İlk planımız İtalya (Milano, Venedik, Floransa,Pisa, Roma) > İspanya (Barcelona)>Fransa (Paris), 3 ülke 7şehir :) Ama ne kadar yorucu olacağını düşününce ilk olarak bir hafta İtalya gezisi yapmaya karar verdik. Avrupa' nın birçok yerine çok uyguna uçuşlar bulmak mümkün. Genelde gezi için baktığımız iki uçak firması var; Wizzair ve Ryanair.
Wizzair'den 29 Kasım 2010 tarihine 7 uçak bileti aldık :) Geri dönüş içinde 7 uçak bileti alınca, bilgisayar başında kendimi seyahat acentelerindeki görevliler gibi hissettim :) Uçak biletlerini ne kadara aldık, kişi başı gidiş dönüş 85 TL . Çok çok daha erken alındığında çok uygun uçuşlar bulmak kolay. İtalya için Katowice havalanından  Milan-Bergamo havalanına, dönüş içinde Roma-Fuimuci havalanından Poznan havalanına inmek. İtalya için belirlediğimiz zaman dilimi 29 Kasım sabahı Milano'da olmak ve 5 Aralık akşamı Roma' dan Polonya' ya dönmekti. Rotamız ilk olarak Milano(1gün)> Venedik (2gün) > Floransa (1 buçuk gün)> Pisa (yarım gün)>Roma (2gün).
Uçuş saatimiz sabahın 6:00 olduğundan bir gün önceden Katowice gidip geceyi havalanında geçirmeyi planladık. Hatta 28 Kasım' da bu bahaneyle Katowice  de turlarız dedik. Ta ki gitme vakti yaklaştı bir sabah uyanıp dışarıdan baktığımızda ne görelim 'KAR' :) Çok fazla etkilemeyeceğini düşüp Katowice için tren biletlerimizi erken aldık. 28 Aralık sabahı 7 Türk 1 Kazak yola çıktık. Rzeszow'dan trene bindik ve 4 saat sonra Katowice vardık.
 Tren istasyonun dışarı çıktık ki burası Rzeszow' dan daha soğuk ve giydiklerimiz bu soğuğa yeterli değilmiş.

23 Aralık 2010 Perşembe

İşte geldim burdayım, ben bu işte ustayım :)

Merhaba Arkadaşlar,
Çok zamandır blogumla ilgilenemedim. Polonya' da yaşadıklarımı pek paylaşamadım. Fakat yeni bir kültür, yeni bir ülke derken bizde arasında kaybolduk. Alışmak, gezmek ve öğrenmek!!! Bir haftalık İtalya gezisi, sonrasında okulda için biriken çalışmalar ve KAR!!! Polonya' ya kar yağalı 1 ay oldu ve sıcaklık -20 ve -8 arası değişiklik gösteriyordu son dönemler. Ben ki ılıman bir yerden gelmişim bu soğuğa alışmak biraz zor oldu mu desem o kadar kara rağmen çıkıp kar oynamayı bırak elimi kara bile sürmedim. Nasıl süreyim ki??? Bu soğukta 10 dk bile dışarda durman, ufff...Soğuktan dikenler batarmış gibi :) Tabi şöyle de bir durum söz konusu malum ya hastalanırsam? Bir arkadaşımız hastalanıp onu hastaneye götürüp derdimizi anlatana kadar yaşadıklarımızı düşününce, ne doktoru ne hemşiresi ingilizce bilmez!!! O yüzden mümkün olduğunca kardan uzak durmaya çalıştım desem yeridir. Polonya' dakiler için kar çok normal bir durum. Bu kadar kar Türkiye' de olsa kar tatili olur ama burda nerdee... Hiç kimse okulu aksatmıyor, malum ben de bu karda okulum uzak olsa da(okulumun bulunduğu yer daha soğuk) okula gittim geldim. Türkiye' de olsaydım zannetmiyorum okula giderdim ya ama burda paşa paşa gittim :)
 Şu an tatil var çünkü NOEL! Her yer kapalı gene, işte bu durumu sevmiyorum ya... NOEL de ne diyorsanız, bana kalsa noel 1 Ocak! Avrupa' nın büyük bir kısmı Katolik ve Polonya en katolik Avrupa ülkesi. Durum böyle olunca misyoneri de çok ve kapımızı birkaç kez çaldılar. Ben ne yaptım , sabır sabır dedim ve 3. gelişlerinde dayanamadım, tartıştım ve gitmek zorunda kaldırlar. Kapıdan din mi değiştirilir, salaklar ya!!! Dininize saygım var ama bu kadar da yüzsüz olunmaz ki! Her neyse Avrupa' dakiler noeli 23-26 aralık arası kutluyorlarmuş. Akşam yemeğinde 12 çeşit yemek yapıyorlarmış, Polonyalı bir arkadaşımın anlatmasına göre... Ortodoks bir Kazak arkadaşımın bilgilendirmesine göre de Slavlar noeli 27 Aralık'ta kutluyorlarmış. Noel için hazırlıklar çok önceden başladı. Her yer ayrı ayrı ışıklarla aydınlatıldı, çam ağaçları süslendi, marketlerde çeşit çeşit noel baba çikolataları :) Burdan Hiristiyan arkadaşlarımın Noel bayramı kutluyorum.

Ya ben bizim bayramları özledim. Kurban Bayramı' nı nasıl geçirdim burda bir bilseniz, herşeye rağmen bir grup Türk arkadaşla aramızda kutlama yaptık :) Türkiye' yi çok özledimmmmm... İsterse keyfiniz çok çok iyi olsun yabancı memleketlerde ama şu bir gerçek ki insanın köklerinin ait olduğu yerden uzak olunca hep bir tarafı eksik oluyor. Adım 'Yabancı' :) Gerçekten öyle, yaşıyor nefes alıyorsun ama kendi anadilinin ve kendi topraklarında olmayınca ' Yabancısın' . İnsanlar ister istemez bunu sana hissettiriyor da bakışlarıyla, yaşanılanlarla...

Şu da bir gerçek ki birçok yabancı yardımcı olmaya çalışıyor. Bazen  aynı din aynı ülkeden dediğiniz insanlardan da daha iyi olabiliyorlar ve yardımınıza koşabiliyorlar. Aslında din, ırk meselesi değil bunlar, İNSANLIK!

13 Kasım 2010 Cumartesi

Faili meçhuller ve Medya...

Yeni bir Lisan-ı Hal çalışması...
Bookmark and Share

11 Kasım 2010 Perşembe

Łańcut

Üniversitenin erasmus öğrencileri için düzenlediği diğer bir gezi de Łańcut' a idi (okunuşu; vansut). Her zamanki gibi şatoyu gezmek için ikiye ayrıldık; İspanyollar ve Türkler :) Bu sefer rotamız Ukrayna sınırına doğruydu :) Şatonun tarihi orta çağa kadar dayanmakta ve tek bir aileye ait. Şato  Stanisław Lubomirski  için yapılmış. Kendisi bir dük.
Şatonun alanı gerçekten çok büyük. Şatonun içinde o kadar çok oda var ki, hatta Çin ve Türk odaları da bulunmakta...Bütün odaları gezemiyorsunuz. Belli bir alan ziyaretçilere açık, bazı odalar özel ve gizliymiş ... Kılavuzun deyimiyle 'secret' :) Herşey için ayrı bir oda var, hatta bir konferans salonu ve bir tiyatro bile var.

Polonya' nın Kurtuluşu ve Bayramlar...

Ne kadardır Polonya' dayım, yaklaşık bir buçuk ay olmuş. Bu süre zarfında 2 bayram gördüm. Bir tanesi 1 Kasım Azizler Günü (All Saints' Day)... Aslında çok farklı adlarla da anıldı, Cadılar Bayramı(31 Ekim gecesi- Halloween/ Mutlaka o gün Cadılar Günü partisi var) ya da Ölüler Bayramı...  1 Kasım' da insanlar mezarlara bol bol çiçek ve mum koyuyorlar. O gün çok merak etmiştim, hatta akşama doğru mezarlık ziyareti yapıp o görsel şöleni görmek istedik. Fakat bize yakın mezarlıklarda çok az katılım varmış, o yüzden çıkmadık. Azizler Günü' nün 2. günü yanlışlıkla bindiğimiz otobüsle Rzeszow' un bilmediğimiz mekanlarına yol alırken gördüğümüz mezarlık gerçekten şahaneydi. Hele de akşam görüntü çok güzel oluyor. Lakin fotoğraflama şansımız olmadı. Polonya, Avrupa' nın en Katolik ülkesi ve dini konulara dikkat ediliyor. Parkta ya da yol üstünde bir ayin yeri, ya da önünde mumlar yanan bir haç görebilirsiniz.
Wikipedia' de yer alan Polonya' da Azizler Günü çekilmiş bir fotoğraf ;
Bugün de 'Polonya' nın Kurtuluşu' ( Independence Day-11 Kasım). Polonyalıların bayramını kutlarım :) Sabah kalkıp pencereden baktığımda evlerin balkonlarında asılmış Polonya bayraklarını gördüm. Ama bu güne özgü farklı etkinlik oldu mu, oluyor mu bilmiyorum. Tek bildiğim her yer kapalı. ve 2 gün tatil :)

Krakow

Tuz madeninden sonra ikinci mekan Krakow :) Polonya' nın en eski şehirlerinden ve eski başkenti. Gerçekten çok güzel bir şehir. En çok sevindiğim nokta bulunduğum yere yakın olması ve sık sık gitme şansımın olması :) Krakow sokaklarında dolaşırken yeni şeyler görmek keşfetmek gerçekten çok güzeldi, tek kötü yanı hızlı bir gezi olmasıydı.
Fakat kılavuzumun anlatımı, sempatik tavırlarıyla daha güzel oldu desem yeridir :) Her zamanki gibi 2 gruba ayrıldık. Türkler, Romanya ve Macaristan' dan gelen erasmus öğrencileri bir grup, diğer grupta İspanyollardı  :) Otobüsten inip, ismini bilmediğim köprüden alttaki şatoya doğru yol aldık... Böylelikle Krakow gezimiş başlamış oldu.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Sihirli Kutu Televizyon

Her zamanki gibi çizmeye devammm.... Polonya'da TRT Haber / Lisan-ı Hal programı  için yaptığım çizimlerden biri 'Sihirli Kutu Televizyon' (Animasyon; Mitko Mumcu)
İyi Seyirler...

Muzeum Okregowy w Rzeszowski

Rzeszow' a geldim geleli ya çok idealistlikten ya da alanımdan kaynaklı müze, galeri dedim durdum. Meğer sanat galerisi pek yokmuş :) Bir hafta önce bir Türk arkadaşımızın buddysi bizi Muzeum Okregowy w Rzeszowski  ' a getirdi. Çok görkemli bir müze değil. Fotoğraf çekimine de izin vermiyorlar ama 10 ziloti verseydik çekebilirdik. Küçük bir not: Pazar günleri müzelere giriş ücretsiz. Bu yüzden pazar günleri gitmek daha mantıklı :) İlk katında karşımıza bir Rafael tablosu çıktı. Orjinal mi değil mi çok tereddütte kaldım :) Hala orjinal mi yoksa reprödüksiyon mu bilmiyorum? Çünkü görevliler ingilizce bilmiyordu. Netten tabloyu bulup hangi müzede olduğunu araştırırım diye düşündüm fakat bulamadım.Anlaşılan bir pazar tekrar yolumuz düşecek...

Wieliczka Tuz Madeni (Salt Mine)

Erasmus öğrencileri için düzenlenen gezilerden ilki Krakow yakınlarındaki Wieliczka Tuz Madeni'ydi. Sabah 7:30 'da Rzeszow'dan yola çıktık.  Otobüs yolculuğu eğlenceliydi, memleketimin havaların çaldık söyledik Türk erasmus öğrencileriyle birlikte, her ne kadar İspanyollar'da kendi çaplarında bize karşılık vermeyi çalışsa da başarısız oldular :) Her neyse... Saat 10:00 gibi tuz madenine vardık.

26 Ekim 2010 Salı

Rzeszow' da bir pazar akşamı konseri

Rzeszow' da güzel akşamlardan biri, Rynek' e gelip bu konsere denk gelmemizdi. Söylenilenlere göre her hafta sonu böyle bir etkinlik oluyormuş. Farklı şarkıcı ve müzisyenler çıkıyor sırayla. Bu konser çok kalabalık değildi. İnsanlar rahatlıkla dinliyorlar hatta videoyu da seyrettiğinizde göreceksinizdir mutlaka kendi çaplarında dans ediyorlar. Bu videoki polonyalı bayağı çoştu, bayağı oynadı. Hem lehçe müzik hem de sarhoş bir Polonyalı' nın dans edişini seyrettik. Eeee bazı hareketlere güldük tabi :) Güzel bir akşamdı. Tekrar başka bir konsere gitmek kısmet olmadı. Artık ilerleyen zamanlarda pazar akşamı farklı planlarımız yoksa ve konser varsa dinlemek çok güzel olur. Her ne kadar söylenilenleri anlamasakta, ritime kapılıp gidebiliyoruz. ' Sanat evrenseldir' :)

Lisan-ı Hal ' Biz Ayrılamayız'

Rzeszow' a geldiğimin ikinci ya da üçüncü haftası çizimlerime devam etmeye başladım. Fakat ülke,şehir,ortam değişikliğine alışmaya çalışırken Türkiye'deki kadar işler hızlı ilerletemedim, hızım düştü. Geldim geleli Lisan-ı Hal programı için iki çizim yapabildim. Yayınlandılar, yanınlananlardan birini de sizlere sunuyorum. Umarım beğenirsiniz :)
İyi Seyirler...

Bookmark and Share

21 Ekim 2010 Perşembe

'Bok' un önemi :)

Başlığı görürce şaşırdınız belki ama videoyu izleyince daha çok şaşıracaksınız. Sonra dışkınıza olan bakış açınız değişir mi bilmem ??? Çizimlerle konu bayağı etkileyici olmuş :) Ben izleyince bayağı şaşırdım ama bayağı birşey de öğrendim, darısı izleyince sizin başınıza :) Iııyyyy başlığa bak, ben bu videoyu nasıl seyrederim, bu nasıl birşey, bir de üstüne üstelik nasıl paylaşmış bunu demeyin, video bitince bakış açınız değişecek :)
Haydi, bilgi patlaması......

3 Ekim 2010 Pazar

Pazar Kahvaltısı

Rzeszow'a geleli 1 hafta oldu. Hatta geçen pazar şu saatlerde Varşova havaalanındaydım. Bir hafta üzerine ilk kez bu pazar böyle kahvaltı yaptık ve ilk kez güneş gördük. Bugün hava güzel yani :) Dün bayağı bir alışveriş yapıp buzdolabımızı doldurduk. Dün somon aldık kızartalım diye ama kızartınca (buzulları da çözülünce) ortada somon kalmadı :) Yanına bir de makarna yaptık, sosta yapalım dedik ama salça diye aldığımız şeyden dilim dilim domatesler çıktı. Bir an acaba bunlardaki salça anlayışı böyle mi dedik :) Ama çoğu üründe ingilizce olmayınca lehçe olanları da nasıl aldığımız şüpheli ya :) Bol bol içecek alıyoruz, hatta ilk kez bazı meyvelerin suyunu içtik burda :) Dün akşam ki makarna ve somon sanırım uzun süre üzerine yediğimiz sağlam yemekti. Ben yedikten sonra sızdım :) Bu sabahta güzel bir kahvaltı yapalım dedik ( ilk kez) ve patetes kızarttık öncelikle. Sonra Türkiye'den getirdiğimiz kaşar (az az yiyoruz bitmesin diye) ve reçelimizi de koyduk soframıza. Dün markette siyah zeytin bulamadık ama yeşil zeytin aldık, tabi tadı bizim ordakilere pek benzemiyor. Domatesleri de dilimledik ve burdaki küçük ekmekleri de sofraya koyduk. En önemlisi güzel bir de çay yaptık, ohhh ohhh... Yetti bize bu kadar şey, daha ne olsun :) Ama birçok şeyi özlüyorum. Sıcak sıcak simitler ve poğacalar...
Burda herşeyi rahat yiyemiyoruz malum çoğu domuz yağı katkılı ve bazılarının içeriklerini bilemiyoruz. Özellikle markete gittiğimde gözüm çikolata ve cips reyonunda kalıyor :) Ya ben çikolata yemek istiyorum, cips istiyorum, pasta ve poğaca istiyorum.......... Katkısız ürünler istiyorummmmmm!!!!!!
Kahvaltdan sonra güzel bir temizlik yaptık. Yurtta oda temizliği kalanlara ait, temiz tutacaksınız odanızı diyorlar :) Bizde bugün sildik süpürdük, iyice temizledik. Üstteki fotoğraftaki yer kaldığım odanın yarısı,benim yatak ve çevresi :) Perde sistemi kötü ya, korniş olayı farklı bunlarda o yüzden perdeleri çekmiyoruz yoksa yerlerinden çıkıp aşağı gelecekler. Bizde mandallarla böyle tutturduk :) Birde kaloriferler yansa çok güzel olacak...
Bugün hava gerçekten çok güzel, gezme zamanı artık ! :)

2 Ekim 2010 Cumartesi

Rzeszow


Rzeszow' daki 6. günüm. Sanırım çevreye alışmaya başladım. Çok büyük bir şehir değil ya da kaybolacağımız bir yer. Düz bir alan üzerine kurulmuş Kardeniz'in eğimli yamaçlarına, dağlarına benzemeyen bir yer. Şehrin ortasından bir nehir geçiyor ve gece görüntüsü çok hoş. Henüz orayı keşfetme fırsatımız olmadı.



Mimarisi çok hoş, özellikle esk binalar size yabancı bir yerde yabancı bir kültür  içinde bulunduğunuzu daha çok hissettiriyor. Yurdumun yakınların da alışveriş merkezleri var. Özellikle alışveriş yaptığımız hipermarket Tesco :) Bize en uygun ve ucuz yer, 24 saatte açık. Çevresindeki alışveriş merkezleri mobilya, elektronik, teknolojik, kıyafet üzerine hatta Çin mallarının satıldığı bir alışveriş merkezi bile bulunmakta :)

Rzeszow' un ismini telafuz etmek zor oldu bizim için hatta, tren bileti alırken yanlış telafuzdan dolayı kimse anlamamıştı ve yazmak zorunda kalmıştık. Telafuzu şu şekilde; Jaşuw (Rzeszow) . Lehçe şu an bana göre gerçekten zor bir dil, ne de birşey anlayabiliyorum . Şu anlık sadece birkaç kelimesini öğrenebildik tabi telaffuzu çok farklı. Kolaylıkla söyleyeceğiniz kelime ' evet' dir ve lehçesi ' tak' dır. Okunuşu da o şekilde tak (evet ).

Hava çok soğuk şu an yani kendi memleketimdeki kış soğu var ama güz dönemi, kış dönemi nasıl olacak tahmin edemiyorum. Hatta 10 gün sonra kar yağar diyorlar. Sanırım ben burda hayat boyu giyebileceğim tüm kışlık kıyafetlerimi alacağım. Geldiğimden beri güneş görmedim ne de akşamları yıldızları :)


Burda hayat erken bitiyor. Saat 5 olduğunda dükkanlar kapanmaya başlıyor ve bu durumu pek sevmiyoruz biz :) O saatten sonra da çok fazla insan görmek mümkün olmuyor. Tabi bu soğukta kim gezmek ister ki :) Ya eve ya bara gidiyor insanlar. Perşembe, cuma, cumartesi parti zamanlarıymış.

İnsanları tipik zaten, renkli gözlü sarışın ya da kumral :) Her tür boylusu ve kilolusunu bulmak mümkün ama daha çok boylu poslu oluyorlar. Gözlemlediğim kadarıyla soğuğa dayanıklı insanlar, özellikle bayanlar. Onlara hayret ediyorum, şu soğukta mini mini etekler ve topuklu ayakkabılarla rahat gezebiliyor.

D.S. Filon adlı bir yurtta kalıyorum. Kaldığım yurt Türk yurtlarına benzemiyor, girişler çıkışlar rahat. Kimse sizi denetlemiyor. Odamızda buzdolabı, internet ve kıyafet, malzeme ve kitap dolapları bol. 4 kişi aynı aynı tuvalet ve banyoyu kullanıyoruz. Her zaman sıcak su var :) Ortak bir mutfağımız da var. Buraya geldiğimizde marketten ilk aldığımız şey tencere ve ketıl oldu. Tabi ketılımız bozuldu :) Tenceremizle ilk yaptığımız şey sabah sabah bir tarhana çorbası ve yapmak, sıcak sıcak içmek oldu.

 Buraya gelirken Zümrüt ve ben toplam 53 hazır çorba getirdik  ve bir sürü de çay :) Henüz aç kalmadık açıkcası, burda Türk dönercilerde bol. Buradaki insanların bir yemek kültürü yok açıkcası. Genelde hazır gıdalar tüketiyorlar. Bir tane meşhur yemekleri var, adı da 'Piegori' . Henüz ne gördüm ne de tattım :) Ekmekleri ya çok uzun ve ince ya da poğaca kadar :)


Paralarını Türk lirasına göre hesap etmek zor olmuyor. Örnek vereyim; 1200 ziloti=600 Tl . 1 zilotiden düşük paralar groszy olarak adlandırılıyor yani bizim kuruş :) Otobüs bol, öğrenci ve sivil için ayrı biletler var. Büfelerden alıyoruz biletleri (her durakta bir büfe var hemen hemen), otobüse girdiğimizde küçük bir makine var, ona sokup damgalatıyoruz :) Bu küçük makine şöforün yanında değil, otobüsün her kapısının yanında bulunuyor. İstediğiniz kapıdan girebilirsiniz ama bu sistem Türkiye' de suistimal edilebilir :)

Şimdilik  gözlemlerim bu şekilde. Alıştıktan sonra başka gezilerimizde başlaması muhtemelen :) Önce Polonya' yayı sonra kısmetse Avrupa' nın birkaç ülkesini görmek nasip olur.
Bookmark and Share

28 Eylül 2010 Salı

Polonya'dan "Merhaba"

26 Eylül, hüzünlü de olsa yeni bir başlangıça yelken açtık :) Aynı gün birçok deneyim yaşadım. İlk kez uçak ve trenle seyahat ettim. Sabah 7 de Trabzon'dan İstanbul'a ordan da Varşova'ya uçakla geldim. Bulutların üstünden bakmak harika :) Uçakta birkaç erasmus öğrencisi daha vardı. Biz 3 kız yola çıktık, Varşova'ya vardık. Ama düşündüğümüz uçaktan inince ne olacağıydı. Bir grup Türk öğrenciyle tren istasyonun yolunu tuttuk. Daha sonra trene bindik ki tren bir kalabalık, çoğu kişi koridorda oturuyor o denli tıkış tıkış :) Tabi bizde elde bavullar 3-4 saat ayakta ya da koridorda oturarak tren yolculuğu yaptık. 6 saat sonra Rzeszow'a vardık. Tabi bu arada farklı deneyimlerde oldu ama keyfimizi hiç kaçırmadık, gıırgıra eğlenceye vurduk. Ama asıl düşündüğümüz trenden inince ne olacaktı? Saat akşam 10'da trenden indik ve süpriz, Agata diye Polonyalı arkadaşımız bizi karşılamaya gelmiş. Onunda yardımlarıyla yurda yerleştik. Sonraki gün kayıt için yurttaki görevlilerin yanına gittik fakat ingilizce bilmiyorlar ama bize yardım edecek bir kişi ayarladılar. Her ne kadar ismini tam telafuz edemesem  de Dariusz isimli arkadaş bize çok yardımcı oldu, diğer arkadaşımızı yurduna getirdi, süpermarket gitmemize ve çevreyi tanımamıza yardım etti. Genç kesim ingilizce biliyor burda açıkcası ve birçok kişi bilmiyor da denebilir. Havası soğuk. Tişörtle geldim buraya ama sonraki günü mont ve bot giydim :) Kaldığımız oda güzel, beklediğimizden iyi gidiyor şimdilik. İnsanlar iyi ve birbirlerine benziyorlar. Hemen hemen hepsi sarışın ve renkli gözlü. Behlül türü çok, kızları da güzel (merak edenlere). Yabancı olduğum belli oluyor, yani onların aksine ben koyu kahve saçlı ve kahve gözlü olunca :) Biraz uzak doğulu insanları da andırmıyor değilim. Trende bir Japon bayan bana bayağı baktı :) Buraya geldiğimden beri, Türkiye'de bile bu kadar ingilizce konuşmak için kendimi zorlamadım, hahaa... Bugün Romanyalı bir arkadaş daha bize katıldı ve şehir merkezine yol aldık. Başka bir Türk erasmus öğrencisini bulduk :) 4 Türk 1 Romanyalı Rzeszow sokaklarını arşınladık. Kebabçılar bulduk, sahipleri Türk :) Konuştuk, karnımızı doyurduk. Tabi, önce pub sonra kebab :) Romanyalı arkadaşa 2-3 saat tütün aradık, ararken de hızlı da olsa etrafı inceledik. Yeni bir telefon hattı aldım, çünkü Türk hattım buraya gelince lehçeye döndü ve arama yapamadım. 60sn de 5 tl gidiyordu ayrıca, yeni hat hem ailem hemde burdakiler için daha iyi oldu. Şimdilik güzel gidiyor, henüz okulum açılmadı. Umarım bundan sonrada güzel devam eder. Gezilecek çok yer var. Ben bu gidişle burda gezmek,eğlenmekten fırsat bulup iş ve ders yapar mıyım bilmiyorum :) Bugün kaldığım odanın penceresinden dışarı baktım ki bir fındık ağacı :) Sanki 61 Trabzon plakası görmüş gibi sevindim, hahaha....

23 Eylül 2010 Perşembe

Lisan-ı Hal/ Bayram Harçlığı

Bayram öncesi bayramla ilgili kısa bir animasyon film yapımında yer aldım. Daha öncede TRT Haber Lisan-ı Hal programından bahsetmiştim. Bir süre önce Lisan-ı Hal için çizim yapmak kısmet oldu. Tabi bunda en büyük katkı payı saygıdeğer insan Osman Turhan'a ait, onun destekleriyle birlikte bir başlangıç yaptık ve daha yeni de olsam birçok şey öğrendim kendisinden.Çok teşekkür ediyorum...

Umarım bir süre sonra animasyonlar hakkında daha çok paylaşım ve bilgi verme imkanı bulurum. Çünkü TRT Haber' de yayınlandığından belli sınırlamaları var, aynı şekilde yapılan animasyonlarında yayınlanmasında kendi kriterlerine dikkat ediyorlar, seçim işlemi de o şekilde oluyor [malesef] :)
Bookmark and Share

22 Eylül 2010 Çarşamba

İkinci Durak : Sümela Manastırı

Bir günde herhalde Trabzon' un % 75 'ini gördük sanırım. Uzungöl' den Maçka'ya doğru yol almaya başladık. Bana göre Maçka diğer ilçelere göre daha yeşillik belki de daha dik dağlar ve sık ormanlık alanla kaplı bir ilçe. Hele de Sümela Manastırı çevresi...
Maçka denince aklınıza 'Maçka Yolları Taşlı' ya da Volkan Konak ve Zeynep Başkan' ın seslendirdiği  "Ömer Maçka'ya Maçka'ya"  türküleri geliyor mu? Gelir gelir... Bir geçin Maçka' dan başlarsınız...
Şehir merkezinden Sümela Manastırı' na gitmek Uzungöl kadar uzak değil, en fazla 1 saatinizi alır. Değirmendere' den  Esiroğlu'na  ve oradan Maçka'ya. Çoşandere'de de bir alabalık tesisinde yemeğiniz yer ve sisli dağlara yol almaya başlarsınız. Yeşili ve Çoşandere' nin sesi sizi cezbeder ve bir dağın başında sisli ormanların arasında Sümela Manastırı' nı görürsünüz. Etkileyici manzaradır vessalam :) Sonra düşünürsünüz 'habu adamlar habu dağın tepesine niye dikmişler buni' "adamlar manzaradan,  temiz havadan anlay" :) Sümela' ya arabayla girecekseniz, girişte 10 Tl veriyorsunuz ve Sümela' ya bir süre yürüyerek çıkıyorsunuz ve manastır girişine de 8Tl veriyorsunuz. Anca para veriyorsunuz. O yüzden bir müzekart edinmekte fayda var :)
Manastır restorasyon edildiğinden dörtte bir kısmını görebiliyorsunuz ya da beşte biri mi desem??? Birçok fresko tahrip edilmiş ama gene de iyi sayılır. Sümela hızlı bir gezi oldu bizim için, sevgili İnsan ve Hayat dergisi editörünü de teşekkür ediyoruz, onun vasıtasıyla birgünde 2 güzel mekanı görmek nasip oldu.( benim bu yıl ki gezilerim hep çok hızlı oldu zaten, ya birkaç saatlik ya bir günlük ya... :)) Neyse...)
Sümela Manastırı hakkında kısa bilgi için alttaki resme tıklayıp büyük boyutta Türkçe ya da ingilizcesini okuyabilirsiniz. (Manastır girişinde olan bilgi levhasıdır)

Sis ve birazda geç bir saatte varmamızdan dolayı foto çekimlerinde iyi sonuç alamadık ama gene de çekmeye ve elde veriler bulunmasına çalıştık :) Paylaşıyorum sizlerle...

  








Bookmark and Share
Related Posts with Thumbnails