30 Kasım 2009 Pazartesi

Markanın Kimliği - Ambalaj

Kale Tasarım Merkezi tarafından gerçekleştirilen, tasarımın farklı disiplinlerinden profesyoneller ile üniversite öğrencilerinin bir araya geldiği KTM209 Buluşmaları’nın dördüncüsü Orhan Irmak Tasarım’la hayata geçiyor. 4 Aralık Cuma günü Kale Tasarım Merkezi’nde gerçekleşecek atölye çalışmasında, yakın zamanda Linens Arzu Kaprol Home Line için tasarladığı ambalaj tasarımıyla Pentawards ödülü kazanan Orhan Irmak Tasarım ile, marka ve ambalaj tasarım ilişkisi üzerine şaşırtıcı bir inceleme yaşanacak. Marka ve ürünlerin kabuk değiştirerek şekilleneceği atölye çalışmasına arzu ettiğiniz ambalajı da yanınızda getirmeyi unutmayın!
Ücretsiz olarak katılınabilecek atölye çalışmasının sonuçları Radikal Tasarım Gazetesi ile duyurulacak. Çalışmanın sonucunda katılımcılara “katılım belgesi” verilecek.
Katılım Formu ve detaylı bilgi için TIKLA!

Bookmark and Share

ÇİZGİDIŞI / Kültürel Tepki Dergisi

Yeni çıkan reklamcılık ve tasarımla ilgili güzel e- dergilerden biri daha ÇİZGİDIŞI. E-dergi arşivime de ekledim. Soldaki resimde de gördüğünüz gibi tepkisel, güzel bir dergi + ücretsiz. İlk sayısı Ekim ayında yayınlanmış, 2. sayısıda bu ay çıkmış. Dergiyi yeni keşfettim açıkcası ama takipteyim. Dergiyi pdf olarak indirip arşivleyebilirsiniz. Derginin sitesini incelediğinizde derginin manifestosunu da göreceksiniz. Özellikle hızlı tüketilen, farklı boyutlara gelen reklam ve tasarım dünyasına eleştirisel bir bakış açısı sunuyorlar. Tüketici etiketini, çevremizi saran reklam kirliğini ve bu kirliliğin bir parçası olmayı reddeden bir dergi.
2.sayının ana konularından biri, reklamlarda bol bol rastladığımız " Ekonomiye can verin" kampanyası ve bu kampanyayala ilgili Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Dr.Hasan Tüzen ve tasarımcı Sinan Niyazioğlu'nun görüşlerine yer verilmiş. Dikkat çekici diğer bir yazı da " Sanat Sponsorlarla Yaşar"
Dergiyi online okumak için TIKLAYINIZ!

Bookmark and Share

29 Kasım 2009 Pazar

Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Atölyesinin Girişinde Asılı Olan Yemin

Bugüne kadar resim sanatı alanında
Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime
Kendimi bütün dünyaya kabul ettirmişler
Arasında beni en çok saranları ayırarak
Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi
Katacağıma
Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop
Klişeleşmiş çiğnene çiğnene tadı tuzu
Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma
Elimden çıkan her çizgiye
Her lekeye
Her renge
Her beneğe
Kendi aklımı
Kendi tecrübemi
Kendi tasamı
Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma
Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak
Gözüm, kulağım burnum,
Elim, belim, dilim, derim üstüne
Yemin ederim.
Yeminimi bozduğum gün
Burdan giderim


Bedri Rahmi Eyüboğlu

Türkiye ve benim için çok değerli sanatçılarımızdan biridir Bedri Rahmi. Resimleriyle, şiirleriyle kısacası sanatın her alanıyla ilgili çalışmalarıyla Türk kültürünü, motiflerini ve halkı her yönüyle eserlerinde kendi içtenliğiyle anlatmaya çalışmıştır. Kendi atölyesinde olan, şimdi her atölyede aslılı olan bu yemine, bir sanatçı bir sanatsever veya bir sanat öğrencisi olarak gönülden katılıyorsunuzdur mutlaka!

Bookmark and Share

1. Uluslararası Sanat Kolonisi / Art Colony


17. yılını dolduran Pamukkale Üniversitesi ilerdeki hedefleri için şimdiden güzel bir sanat etkinliği olan " I.Uluslararası Sanat Kolonisi " düzenleyerek, gerek üniversite de gerekse Denizli için kültürel bir zenginlik olacağı düşüncesindedir. Bu amaçla düzenledikleri sanat kolonisinde; farklı dünya ülkelerinin kültür ve sanat aktörlerinin yanı sıra, ülkemizin değerli sanatçı ve sanatçı akademisyenlerinin bilgi, deneyim, görüş ve esin alışverişinde bulunmaları, kentimizdeki çağdaş kültür hayatıyla tanışmaları ve ona sanat yoluyla katkıda bulunmaları amaçlanmaktadır.

Koloniye katılacak sanatçılar;
JOHN ATKIN, BÜNYAMİN BALAMİR, GAZANFER BAYRAM, MERİH TEKİN BENDER, FRANCİNE BİSSCHEROUX-VAN SCHOUBROECK , YAŞAR ÇALLI, TANJU DEMİRCİ, TURAN ENGİNOĞLU, METOD FIRLIC, EDWARD FLEMING, GÜNDÜZ GÖLÖNÜ NUR GÖKBULUT,
TAHSİN HANCIOĞLU, YÜKSEL HANCIOĞLU, NİHAT KAHRAMAN, YILMAZ KAHRAMAN, ANNE METTE KRUSE, THOMAS KRUSE, ŞEKİP OĞUZ, MUSTAFA PİLEVNELİ, RYZARD RYZARD, YASEMİN SÖZER SARAC, KATHERINE STANEK, ALPARSLAN UÇAR, METİN YURDANUR

Sanat Kolonisi hakkında detaylı bilgi için TIKLAYIN!

Bookmark and Share

Domuz Gribi

Nerden çıktı bu domuz gribiyle ilgili konu, bayram bayram derseniz, bayramı gripli geçirdiğimden, biraz kötüye gidince acaba domuz gribi mi dedim? Boğazlar gitti, ses sıkıldı, salya sümük olunca :) Dedim nedir bu domuz gribinin belitileri, gündemin öncelikli konusu olunca, benim blogunda gündeminde olsun bari. Bu blogta bu konudan pek bahsetmeyeyim diye düşünüyordum. Çünkü hayli karışık ve derin bir konu. Öyle ki Başbakan ayrı diyor Sağlık Bakanı ayrı. En başımızdaki kişi, ben ve aileme aşı vurdurmam diyince bu sefer halkta biz niye vuruluyoruz? Aşı olalım mı olmayalım mı? Geçenlerde kardeşim elinde domuz gribi aşısı için izin kağıdıyla geldi, domuz gribinin zararları kadar aşınında yan etkisi var. Türkiye' ye gelen aşının diğer ülkedeki aşılardan niye farklı? Farklı olduğunu biliyoruz da neden aldık? Hangisi zararlı? Öyle derin bir sorun ki dünya da ' Domuz Gribi ' . Bir yıl öncesinde kuş gribi varken şimdi domuz gribi. Bu bitince hangi çeşit grip çıkacak? Bir nevi biyolojik savaş mı? Bir virüs yay, peşinden de antivirüsünü çıkart. Nasıl bir piyasa bu ilaç sektörü? Ben bile bu konuda bu kadar derin düşünmezken cevabı zor verilecek bir sürü soru sordum. Sizin de sorularınız varsa alabilirim ama cevapsız kalacaklardır. Artık okuldan kaçmak için hasta olmaya bile korkuyordur belki de öğrenciler. Okulu kıralım derken HAYATI KIRMAYALIM!

26 Kasım 2009 Perşembe

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun!

"Kahkahalar, yeni heyecanlar, bebekler, düğünler, eğlenceler ve tatlı sürprizler olsun...
Tatlılar olsun; kazandibi, tarçınlı kurabiyeler, elmalı kekler, şekerli kahveler...
Görüşmek için telefonlaşmalar olsun...
Buluşmalar olsun, kavuşmalar olsun...
Kayıplar, depremler, afetler olmasın.
Kırgınlıklar, anlaşmazlıklar, ayrılıklar, yalanlar olmasın...
'Biz' olsun; 'Ben' olmasın...
Mutluluk parayla, eğlence zoraki olmasın veee bir kere söylensin, yeter olsun...
En önemlisi sevgi olsun...
Aşkolsun...
Daha n'ooolsunn...
Bayramınız kutlu olsun... " (Anonim)
Tüm müslüman aleminin Kurban Bayramı'nı kutlarım. Allah, daha nice huzur içinde sevgi dolu bayramlar nasip eylesin!

Bookmark and Share

21 Kasım 2009 Cumartesi

'KOKU' Filmi Gerçek Oldu!

Bugün, Sabah gazetesini okurken 4.sayfasında 'İnsanları öldürüp, yağını kozmetikçilere sattılar' başlıklı haberi görünce hemen aklıma 'KOKU' filmi geldi. Birçoğunuz bilir bu filmi, insanların kokularını elde etmek için onları oldürüp yağlarını alıp, filmin sonunda tüm dünyayı şehvete sokacak bir parfüm yapıyor katil. Zaten yaşanılanlar filmleri de aşıyor. Artık dünyada neler oluyor neler! Bu yaşanan olay Peru'da gerçekleşiyor. Öldürülen insanlardan ve cesetlerden elde ettikleri yağları kozmetik sektöründe kullanmak için satıyorlar. Öldürdükleri insanlardan elde ettikleri yağın litresini de 15 bin dolardan satıyorlarmış. Huanuco eyaletinde 60 kişi kayıpmış ve bu olaylarla ilişkili olabileceğini düşünüyorlar. Artık kozmetik ürün kullanan bayanlar bu haber üstüne ne hissederler bilmiyorum, ama diğer bir gerçekte Antia-Aging kremlerinde, ya da ürünlerinde ceninleri kullandıları söyleniyordu. Artık ne yiyecekte, ne yaşamda hiçbirşeye güvenilmiyor. Yediğiniz bir meyvenin bile renginin doğal olmadığını öğreniyorsunuz. Nasıl bir piyasa burası-dünya-? Es geçmek zor ama bunları da es geçelim bizim ülkemizde neler oluyor? Geçen annem yanıma gelip, " Zeynep kayıp bir kadın vardı ya, işte o kadını kocası öldürüp 12 parçaya ayırıp gömmüş" dedi. 'Yuhh artık, kudurdu mu bu millet!'. Bu haberin öncesinde de hepimizin bildiği Münevver olayı var. Genç kızı öldürdükleri gibi utanmadan birde parçalara ayırıyorlar. Ne oluyor bunlara? Sırf hırs, para, kıskançlık yüzünden bu kadar rezillik yapılır mı? Nasıl bir vicdana sahipse bu insanlar herşeyi yapabileceklerini zannediyorlar!
Bu sıralar kötü haberler çok. Trabzon'da eve taş düştü bir aile öldü, Rize'de bir otobüs karda mahzur kalmış. Şu sıralar hava koşullarından dolayı gene felakâtler olabilir. Haberleri seyretmek bile insanın üzülmesine yetiyor. Aman dikkat edin! Kendinize çok dikkat edin, sadece doğal afet değil insanların yapacaklarından da!

Bookmark and Share

20 Kasım 2009 Cuma

Yeni Ay ve İlk Gösterim Günü

Yeniay filmi vizyona girmeden hemen rezervasyonlar yaptırıldı. Gençliğin popüler filmi. İlk güne rezervasyon yaptıranlardan biri de bizdik ama bizimki şans eseri biraz. Alacakaranlık serisini duymayan kaldı mı bilmiyorum. Harry Potter çılgınlığı gibi artık Alacakaranlık çılgınlığı var. Gençlerin dilinden Vampir Edward düşmüyor. Artık Harry Potter' ın tahtı sallandı. Harry Potter kitaplarına olan ilgi gibi Alacakaranlık kitapları da o şekilde okundu. Bende ilk çıktıklarında kitabı okuyanlardan biriydi, tek fark arkadaşımın ısrarı üzerine. Benim için iki çeşit vampir vardı, biri Dracula diğeri de Blade. Şimdi ise üçüncü olarak Alacakaranlık' taki vampirler diyebilirim. Bizdiğimiz vampirlerden farklılar, hatta yaşayan tarihleri devam ediyor ve kendilerine has güçlere sahipler. Alacakaranlık furyası çok tutulunca peşin sıra vampir romanları, hikayeleri çıktı. Ben Alacakaranlık'tan sonra başka bir vampir türünü okumamaya karar verdim. Kitabı okudukltan sonra Alacakaranlık kitaplarının ilkinin filmi gösterime girdi. Açıkcası kitabını okuyan biri olarak hayal kırıklığına uğradım. Şu da bir gerçek, tabi ki hiçbir zaman kitaptakinden daha güzel olamaz filmler. Bugün gösterime Alacakaranlık sersinin 2. kitabı Yeni Ay filmi girdi. Daha önceden rezervasyonumuz vardı. Sinema salonuna ilk girdiğimde biraz şaşırdım belki de şaşırmamalıydım, salon ergenlerle doluydu ve büyük çoğunluğu kızdı :) Hiç susmak bilmediler, dır dır dır vır vır vır... Herneyse film başlamasıyla sakinleştiler Allah'tan... Daha öncesi Mustafa filminde, 7-12 yaş grubunun olduğu bir salona rastladım, felaketti. Karar verdim 7-17 arasının çoğunlukta olduğu sinema salonlarına gitmemeye . Ya da yeni jenerasyon sinema konusunda farklı bilemeyeceğim. Birinci filmdeki hayal kırıklığını yaşamadım 2. film de, en azından kitabı bozmadan güzel uyarlamışlar + dövüş sahneleri de iyiydi, kurtlarda! Yalnız Alice' nin Bella ve Edward'ın geleceğini gördüğü sahne de 'Edward ve Bella'nın ormanda koşmaları' Türk sinemasından Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun'un meşhur koşmalarını hatırlattı :) İşin komedi yani, her bir yakışıklı karakterin perdede boy göstermesiyle, gençlerin verdiği tepkiler. Aman Yarabbim, her karaktere bir yorum, asılma vesaire vesaire... Filmi mi seyredeyim yoksa verilen tepkilere gülüp, gırgır mı geçeyim bilemedim. Şimdi bu yazım üzerine gençlik ne tepki verir? Karakter aşkı :)
Bugün Yeni Ay'la ilgili gösterim istatistiklerine bakmadım, eminimki iyi bir sayıyıdadır.

Umuyorum ki diğer kitapların filmleri çok daha iyi olacaktır. Sanırım en güzeli son kitap ' Şafak Vakti' olacak. Güzel bir vampir serisi ama size tavsiyem kitabını okumanız. Çünkü sizin için çok daha anlamlı olacaktır, şu an popüler bir kitap zamanla bu popüleriteden eser kalır mı bilmiyorum. İyi bir fantastik kurgusunun olması ve bildiğimiz vampirlerden çok farklı anlayışta olması bu kitabı özgün kılmış.


Bookmark and Share

17 Kasım 2009 Salı

Eserimi alanın alnından öpmek lazım!

Türk Resmi'nin önemli isimlerinden biri olan Burhan Doğançay' ın Mavi Senfoni adlı eseri pazar günkü '258. Çağdaş Sanat Eserleri Müzayedesi ' nde 2 Milyon 700 Bin TL'ye satıldı. Mavi Senfoni' nin bu yüksek satış fiyatıyla Türkiye' de, yaşayan bir ressama ait en pahalı eser olma özelliğini kazandı. Burhan Doğançay, tablosunun bu satışıyla ilgili olarak " Eserimi alanın alnından öpmek lazım. onun ismi Türk resim tarihine mutlaka altın harflerle yazılmalıdır. Bu bizim de uluslararası arenada en azından ikinci lige çıkmamızı sağladı. " dedi.

Harika Bir Mum Yapımı


Mum Yapımı @ Yahoo! Video
İyi Seyirler!

Bookmark and Share

16 Kasım 2009 Pazartesi

Bak Dergisi'nin 15. Sayısı Çıktı!

Görsel sanatlarla ilgili güzel bir kaynak olan "Bak Dergisi" nin yeni sayısı çıktı!
15. Sayının Konusu: Aşk.
Röportajlar: Michael Kutsche, Pablo Alfieri, Francoise Nielly, Paul Aresu, Murat Süyür, Maxim Goudin, Bedri Baykam, Ali Gürevin, Molly Brill
Gelecek Sayının Konusu: Şehir. Konuyla ilgili çalışmalarınızı 8 Ocak 2010 tarihine kadar http://www.bak.com/ ' dan " bak' a çalışmanı gönder " kısmından iletebilirsiniz.

Dergiyi online okumak için TIKLA!

Bookmark and Share

15 Kasım 2009 Pazar

Karadeniz Plastik Sanatlar Derneği - 47 Sanatçı - Anadolu Sergileri

Başlangıç: 13 Kasım 2009 Cuma, 17:30
Bitiş: 23 Kasım 2009 Pazartesi, 17:30
Yer: Ordu -ORSEV- Ordu Sanat Evi

Katılan Sanatçılar;
Ali Candaş, Selman Uzun, Osman Akbay, Önder Aydın, Mansur Caferov, Rasim Çubukçu, Sezgin Yüksel, Kadir Şişginoğlu, Metin Kayıkçı, Mümin Candaş, Serdar Yılmaz, Leyla Kodaman, Abdulkadir Yıldırım, Abit Güner, Mehmet, H.Fettahoğlu, Haydar Şişman, Ekrem Kutlu, Kenan Demir , Güler Erol, Ayla Aksoyoğlu, Cemil Candaş, Sebahattin Kılıç, Necati, S.Ferahoğlu, Nedret Ergün, Canan Onur, Handan Alioğlu, Orhan İlyas, Okan Kölemen, Osman Z. Demirkale, Abdullah Ayaydın, Hülya Atalay, Hasan F.Hızal, Nilgün Çevik, Meher Bayramoğlu, Arif Aleskerov, Orhan Zafer, Barış Demir, Evrensel Baş, İrfan Bilgin, Zehra Sengir, Haydar Durmuş, Ceyhan Murathan, Sena Sengir, Metin Kayıkçı (Kaynak)

Bookmark and Share

14 Kasım 2009 Cumartesi

Trabzon Tarihi Resimleniyor Projesi - 2008


Facebook' ta Faydalı Sanat ve Tasarım Grupları

Birşeyin adı çıkmayı görsün, Facebook' ta öyle; hatta ilk çıktığında bir sürü kötü haberlerle çıkmıştı. Tabi bu haberlerin bir kısmının doğruluk payı bulunmaktadır. Bu bir gerçek, ne yaparsanız hepsi kayıt altında ya da gizli örgütler tarafından da kullanıldığı. Ama unutulmaması gereken bir nokta da internette yaptığınız herşey bir yerlere kaydediliyor, mailleriniz de okunuyor. Büyük isimlere güvenmeyiniz, herşey kayıt altında. Bunla ilgili bir çok makaleye de rastlarsınız. Fakat son zamanlarda gündemde olan bir konu Facebook' tu. Ne kadar özelimiz varsa herşey orda bir bakıma, fotoğraflarınızdan, neyi sevip sevmediğiniz, ne tür gruplara üye olduğunuz, arkadaşlarınız ve dahası sizin hakkınızda birçok şey öğrenilebilecek bir yer oldu Facebook. Herşeye rağmen Facebook' ta paylaşıma devam, yeni arkadaşlar, yeni gruplar, yeni fotoğraflar ve dahası... Facebook konusunu irdelemeyeceğim çünkü hepimiz bu gerçekleri biliyoruz. Öyleyse şu sosyal ağı birde faydalı etkinliklere kullanalım diyorsanız, size gruplar ve hayranlık sayfaları tavsiye edeceğim. En azından Facebook'ta dolaşırken sanat ve tasarımla ilgili görsel çalışmalar ve yeni isimleri keşfedebilirsiniz. Facebook sadece arkadaşlık veya video izleme yeri değildir ya da oyun. Oturduğunzu yerden gerekli bilgilere, size ilham verecek kaynaklara, görsellere ve sanatçılara da ulaşın!

Dr.House ve Farklı Bir Vaka Daha

Televizyon seyretme gibi bir alışkanlığım yok hele de son dönemler televizyon seyretmeyi iyice bıraktım çünkü televizyonda zevk alarak bakacağınız ya da takip edeceğiniz iyi program, dizi filan pek yok. Ama bazen yabancı dizilere rastlarsam seyrediyorum, en azından çok saçma değiller birkaçı hariç. Seyrettiğim iyi, biraz da komik denilebilecek dizilerden biri Dr.House. Bu adam bir dahi, herşeye rağmen alanına bağımlı bir insan. Çok ilginç vakalar, farklı kişilikler ve teşhişler çemberinde bir dizi. Herneyse diziden çok bahsedip sözü uzatmayayım. Birçoğunuz video sitelerinden Dr.House dizisinden bu bölüme rastlamıştır, dizi müdavinleri çok iyi bilir belki de ama cidden gülmemek için kendinizi zor tutacağınız bir bölüm :)
İyi Seyirler!


Bookmark and Share

13 Kasım 2009 Cuma

Suluboya Severler

Suluboya mı, pastel mi, yağlıboya mı? Hangisini tercih edersiniz? Resim sanatının içindeyseniz her tekniğe "evet" dersiniz. Her malzemenin verdiği etki bambaşkadır. Ama ilköğretimden beri resim derslerinde kullanığımız temel iki malzeme vardır; suluboya ve pastel boya. Genellikle tercih edilen ise pasteldir öğrenciler arasında, küçük kardeşime de sorsam pastel der. Ama ben suluboya derim. Onun etkisi bir başkadır. Bir de baktıktan sonra suluboya yapmak için bir heves gelir, bu hevese ilham mı desek bilmiyorum ama iyi bir suluboya karşısında büyük bir sanat hazzı alırsınız, etkiler sizi. İki rengin birbiriyle karışımı, boyanın suyla dağılımı, oluşturduğu etki bir başkadır (anlatılmaz yaşanır mı desem (: )
Bu yazıma 'Suluboya Severler' diye başlık attım çünkü size Facebook'ta suluboyayla ilgili bir grubu tavsiye edeceğim. Facebook' u birçoğumuz hatta büyük bir kısmımız muhabbet, tanışma, video seyretme, paylaşım yeri olarak kullanıyor. Ama Facebook'u maksat muhabbet olsun diye de kullanmayanlar var, bir çok tasarımcı, sanatçı, çizer vs. uluslararası sanat paylaşımı, portfolyo sunumu, tanıtımları için kullanıyor. Böylelikle oturduğunuz yerden birçok görsel çalışmaya, sanatçıya ulaşma imkanı sahip oluyorsunuz. Eğer alanınızla ilgili arama yaparsanız karşınıza sanatla tasarımla ve birçok konuda faydalı gruplar çıkacaktır. Gel gelelim benim tavsiye edeceğim grubu, bu grubun adı "Watercolor Lovers 水彩人" . Grupta 2500 e yakın suluboya çalışması bulunmaktadır. Artık zamanla bu sayıyı da geçeceği malum. Tavsiyem, gruptaki çalışmaları incelemeniz, isterseniz çalışma sahipleriyle mesajlaşabilir ya da arkadaş olarak ekleyip, kendi profillerindeki çalışmalarına bakabilirsiniz. Geçen gruba baktığım da her ne kadar 2500 çalışmaya bakma fırsatım olmasa da ilk bölümlerdeki çalışmalar çok güzeldi ve İsmail Kadir adlı suluboya sanatçısının çalışmalarına da bayıldım. Suluboya etkileri çok güzel. Kendisini isminden dolayı Türk zannedeceksiniz belki ama değil, kendisi Malezyalı bir sanatçı. Gruba katılıp, çalışmalarını inceleyebilirsiniz. Diğer dikkatimi çeken isimse Gray Walters. Onunda kendisine has bir tarzı bulunmakta. Gruptaki tüm suluboya çalışmalarını inceleme şansım olmadığından şu anlık iki isim veriyorum, diğerlerini siz keşfedebilirsiniz tabi bende :) Suluboya demişken Türkiye'deki iki şahane suluboya sanatçısını da es geçemeyecem, bir çoğunuz bilir; Asuman ve Atanur Doğan. Bu iki sanatçının suluboya çalışmalarına mutlaka bakın! -> DOĞAN ART Çok güzel çalışmaları vardır hatta harika!
Suluboya yapamasanız bile, çalışmaları inceleyerek suluboya zevkini yaşayın.


Bookmark and Share

35. Geleneksel Trabzon Sanatçıları Sergisi

35 yıldır yapılan, Trabzon sanatı için önemli sayılan, bir çok sanatçının, sanat öğrencilerinin ve sanat eğitmenlerinin yer aldığı bir sergidir (12 Kasım saat 17:30 açılışı yapıldı). Sergide 100'e yakın farklı tarzlarda çalışmalar yer almaktadır. Trabzon'da iseniz, bu sergiyi 25 Kasım'a kadar Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi (Eski Valilik Binası) görebilirsiniz.




Bookmark and Share

12 Kasım 2009 Perşembe

Tasarımcının Tanımı... (Mehmet Akça)

Mehmet Akça'nın "Tasarımcının Tanımı... " adlı yazısına bakmanızı tavsiye ederim, ayrıca blogundaki diğer yazılarına da. Geçenlerde facebookta paylaştığında dikkatimi çekmişti (biraz geç dikkatimi çekmiş tabi, affına sığınarak) 'Tasarımcının Tanımı..." adlı yazı 2008 ait, sizde keşfememişseniz, bakın artık! Tasarımın hangi alanıyla ilgilenirseniz ilgilenin elbette sizinde burdaki maddeler gibi sıralayabilecekleriniz hatta bu yazıda gönülden katıldığınız maddeler de vardır... Mehmet Bey, 32 maddelik bir tanım yapmış, artık gersini de size bırakmış. Bir tasarımcının hayatı nasıl olabilir, diğerlerinden farklı kılan nedir? Zorlukları nelerdir ? Bu yazıyla keşfedebilirsiniz. Yazıyı okumak için TIKLA!

Bookmark and Share

Mona Roza

Şimdiki gibi internet üzerinden ya da uydudan radio dinleme olayı yoktu çok öncelerden. Benim küçük, iki AA pille çalışan ucuz, şirin bir radyom vardı. Şimdi ki gibi Mp3 ya da Mp4'lere de sahip değildim, her gittiğim yere taşıyabileceğim üstün nitelikli müzik çalar, telefon da yoktu. Kendimi bir an Küçük Emrah gibi hissettim. Amca benim son model, mp3 çalan bir telefonum yok ki :) Herneyse... Teknolojinin benim açımdan geri olduğu dönemler. İşte o dönemlerde benim küçük, ucuz radyomla Show Radio' da Sacit Onan' ın programını dinlerdim. Sezai Karakoç' un güzel şiirlerinden biri olan Mona Roza' yı, Sacit Onan' da başka bir güzel seslendirirdi. O şiiri nedense hep Sacit Onan' dan dinlemek isterim hala da...
İyi dinlemeler!

Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Sezai KARAKOÇ

Bookmark and Share

Artist Sanat Dergisi

Uzun süredir, basılı yayından sanat dergilerini takip edemiyordum. Bugün sergi sonrası Artist Dergisi' nin yeni sayısını aldım. Çok önceden de takip ettiğim dergilerden biri, diğeri ise Geç Sanat Dergisi' ydi. Sanatla ilgilenen birçok kişi bu dergileri biliyordur. Bilmeyenlere ve yeni sanat öğrencilerine tavsiyem mümkün olduğunca sanat dergilerini takip etmeleridir. Fiyat olarak da şu an en uygun Artist Dergisi' dir. İlk çıktığında 1 TL den satılıyordu. Daha sonra Artist Actual Dergisi de çıkmaya başladı. Şu an ise, her iki dergi -Artist modern ve Artist actual- birlikte 3TL'ye satılıyor. Bence çok uygun çünkü sanatla ilgili kitap ve dergiler daha pahalıdır. Bu açıdan Artist Dergisi uygun + iyi. Mümkün olduğunca takip etmeye çalışın benim gibi ara vermemeye de :) Ayrıca bu linkten Artist Actual Dergisi' nin bazı sayılarını okuyabilirsiniz. Galeri Artist 'in çıkardığı bir dergi olduğu için Galeri Artist 'in sitesinden güncel sanat olayları, sergi ve kitapları da takip edebilirsiniz.
Bookmark and Share

10 Kasım 2009 Salı

Saygıyla Anıyoruz!

Onu anlamak lafla değil, düşüncelerle olmalı! Onun ismi arkasına saklanarak, ismini kullanarak değil! Onun ismiyle başkalarını yermekte değil! Onu anlamak düşüncelerindeki inceliği bilmektir. Onu anmak sadece '10 Kasım' larda değil !
Her bir yıl, her bir ay, hafta ve gün bu ülkede yaşanılanlar oldukça onun sözlerindeki inceliği farkedin! Bu zamanda onun şu sözünü çok iyi anlayacağınız sanırım;
" Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir..."
'Ata' ya Sonsuz Saygılarımızla!

Bookmark and Share

8 Kasım 2009 Pazar

Bloxoo'da Günün Blogu Olmuşum! Teşekkürler!

Bloxoo'ya çok teşekkür ederim. Şahsen çok şaşırdım :) Henüz yeni bir blog sayılırım. Ne kadar ifade edebiliyorum, ne kadar yardımcı olabiliyorum ya da yazılarımla keyif verebiliyorum bilmiyorum ama böyle bir şeye layık görülmek çok mutlu etti beni. Bloxoo'ya ve tebrik eden arkadaşlara da ayrıca teşekkür ederim.
Bookmark and Share

7 Kasım 2009 Cumartesi

Esaretin Bedeli

Bazı filmler vardır, sizi çok etkiler, hatırlarsınız hep! Bunlardan biri benim için "Esaretin Bedeli" filmi. Sanırım çocukluğumda izleyipte hala da kafamda birinci sıralarda yer alan bir film. İlkokuldaydım seyrettiğimde:) Bu bloga bazen nostaljik takılıyorum farkındayım, ama bu filmden bahsetmeden de geçmek istemedim.
1994 yapımı, başrollerde Tim Robbins ve Morgan Freeman yer aldığı ve Stephen King'in öyküsünden uyarlanarak çekilmiş bir film. Filmi araştırdığınızda karşınıza çıkacak bir bilgi dünyada en çok beğenilen ilk 3 film arasında yer almasıdır. Konusu hakkında kısaca bahsedersek, karısının ölümüyle suçlanan bir adam, hapishanede yaşadıkları ve hapishaneden müthiş kaçış öyküsü. (Özellikle kaçış planı harika). Filmin yönetmeni Frank Darabont, bu yönetmeni hatırlayacağınız diğer muhteşem film ise "Yeşil Yol". Her iki film de Stephen King öykülerinden uyarlama. Bir filmi iyi yapan öncelikle öyküsü sonra yönetmeni ve oyuncuları. Bu filmlerin bu kadar iyi olmasının en büyük nedenlerinden biri tabiki en başta "Stephen King" bence. Usta bir yazar olan Stephen King' ten bahsetmeye gerek var mı ?



Mutlaka Bu filmi izleyin!

Bookmark and Share

Başlık Yok!

Ölüm kelimesi, insanları ürkütür hep... Ölümden korkmasam da şu sıralar beni en çok üzen genç insanların ölümü. Birkaç gün önce (KTÜ)üniversitenin c kapısında durakta otobüs beklerken durağa giren bir aracın çarpması sonucu Orman Fakiltesinde 4.sınıfta okuyan Gülçin Plevne adlı öğrenci vefat etti. Onun öncesinde Trabzon' da aşırı yağıştan birçok işyeri, dükkan, pazar sular altında kaldı ve bu olayda 18 yaşında bir genç elektrik kaçağından dolayı yandı. Her ikisine Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Ölümün yaşı yok, takdiri ilahi, insanın ömrü bitmişse bunlar sebeptir derler ya... Ama bazen bunlar insanlarının sırf dikkatsizliğinden meydana geliyor. Bir araba nasıl durağa girebilir? Sebep? Sebep çok, bakınca sebeplere diyecek birşey bulamıyorum. Allah ölümün de hayırlısını nasip etsin, ama biraz bizde dikkatli olalım. Sırf dikkatsizliğimizden sadece kendimiz değil başkalarına daha büyük acılar yaşatabiliriz, bunu da unutmamak lazım!

Bookmark and Share

1 Kasım 2009 Pazar

Ey Türk Gençliği, Birinci Vazifen Sınavlara Girmektir!

Öss' ye girdiğim dönemde, böyle bir gazete başlığı vardı. Ordan kalmış aklımda, hatta saklamışım. Bu resim Öss sınavına girdiğim seneden ama hangi gazeteden kesmişim, sıınava girdiğim tarihi de bilmiyorum. Sınavlar kaderimiz, alın yazımız olmuş. Öyle ki hayatımızın derinliklerine inmiş, artık psikolojik sebeplerin başında sınavlar geliyor. Sınavlara yakın hastanelerin psikiyatri servislerine giderseniz, orda sınav gençliğine rastlayabilirsiniz. Öyle vakalar vardır ki, ne haller de bu gençlik dersiniz. Bu gençlik gündemi nasıl takip etsin, nasıl bir yorum geliştirsin ki... Tek hedefiniz sınavlar ! Yat kalk sınava çalış! Kazanamadın mı? İşte bundan sonrası da ayrı bir psikolojik durum; çevre baskısı, aile istekleri, karşılaştırmalar ( Bak, bu buraya girmiş, şu atanmış vesaire vesaire...) Aileler çocuklarının iyi bir yerlere gelmelerini isterken bazıları, çocuklarını öyle bir atmosfere sokuyorlar ki, ruh dünyası hatta sağlık ikinci plana düşüyor. Gençlik ne üretsin ne düşünsün, şartlandıkları tek şey "sınav".
Gitgide de artışta sınavlar. Öğretimin her kademesin de ayrı bir sınav. Artık bu gençlik SBS ile hayata başlıyor, peşinden ÖSS-bu sınavda parçalandı artık, sistemi değişti- daha sonrasında KPSS, artılarını da düşünürsek DGS, ALES, ÜDS, KPDS... Sonu 'S' ile biten o kadar sınav var ki, artık duymak istemezsiniz. Özellikle üniversiteyi bitirmiş ve atanmamış, işe başlamamışsanız en büyük darbeyi o zaman alıyorsunuz. İş yok, atanma yok, okuduğu alanla alakasız bir işe başlar; "Bunun için mi okudum ben, okumasam gene yapardım bu mesleği" der durur. Sorun nerde? Kim haklı, kim haksız? Hangi taraftan bakmalıyız; Devlet açısından mı? Aile açısından mı? Yoksa kendi açımızdan mı? İşin en acı tarafı, gerçekten yetenekli, bilgili insanları bu sınav olayıyla kaybediyoruz, kabuklarına sinmelerine yardımcı oluyoruz. Tek bir sınavla kişinin bu işi de yapabileceğine inanıyoruz. Ayrıca karşılacağınız bir durum tembel diye tabir edeceğimiz, bu işi gerçekten yapamayacak insanların bir yerlere gelmesi. Kendisine ne kazandırmış ki başkalarına ne kazandırsın dediklerimiz de var malesef. Sınavlar ne kadar adil? İnsanları gerçek mana da ölçmeye yetiyor mu? O kadar soru var ki sorulacak, ne ben cevaplayabilirim ne de siz! Ahh bu sınavlar...

Bookmark and Share
Related Posts with Thumbnails