30 Ekim 2010 Cumartesi

Sihirli Kutu Televizyon

Her zamanki gibi çizmeye devammm.... Polonya'da TRT Haber / Lisan-ı Hal programı  için yaptığım çizimlerden biri 'Sihirli Kutu Televizyon' (Animasyon; Mitko Mumcu)
İyi Seyirler...

Muzeum Okregowy w Rzeszowski

Rzeszow' a geldim geleli ya çok idealistlikten ya da alanımdan kaynaklı müze, galeri dedim durdum. Meğer sanat galerisi pek yokmuş :) Bir hafta önce bir Türk arkadaşımızın buddysi bizi Muzeum Okregowy w Rzeszowski  ' a getirdi. Çok görkemli bir müze değil. Fotoğraf çekimine de izin vermiyorlar ama 10 ziloti verseydik çekebilirdik. Küçük bir not: Pazar günleri müzelere giriş ücretsiz. Bu yüzden pazar günleri gitmek daha mantıklı :) İlk katında karşımıza bir Rafael tablosu çıktı. Orjinal mi değil mi çok tereddütte kaldım :) Hala orjinal mi yoksa reprödüksiyon mu bilmiyorum? Çünkü görevliler ingilizce bilmiyordu. Netten tabloyu bulup hangi müzede olduğunu araştırırım diye düşündüm fakat bulamadım.Anlaşılan bir pazar tekrar yolumuz düşecek...

Wieliczka Tuz Madeni (Salt Mine)

Erasmus öğrencileri için düzenlenen gezilerden ilki Krakow yakınlarındaki Wieliczka Tuz Madeni'ydi. Sabah 7:30 'da Rzeszow'dan yola çıktık.  Otobüs yolculuğu eğlenceliydi, memleketimin havaların çaldık söyledik Türk erasmus öğrencileriyle birlikte, her ne kadar İspanyollar'da kendi çaplarında bize karşılık vermeyi çalışsa da başarısız oldular :) Her neyse... Saat 10:00 gibi tuz madenine vardık.

26 Ekim 2010 Salı

Rzeszow' da bir pazar akşamı konseri

Rzeszow' da güzel akşamlardan biri, Rynek' e gelip bu konsere denk gelmemizdi. Söylenilenlere göre her hafta sonu böyle bir etkinlik oluyormuş. Farklı şarkıcı ve müzisyenler çıkıyor sırayla. Bu konser çok kalabalık değildi. İnsanlar rahatlıkla dinliyorlar hatta videoyu da seyrettiğinizde göreceksinizdir mutlaka kendi çaplarında dans ediyorlar. Bu videoki polonyalı bayağı çoştu, bayağı oynadı. Hem lehçe müzik hem de sarhoş bir Polonyalı' nın dans edişini seyrettik. Eeee bazı hareketlere güldük tabi :) Güzel bir akşamdı. Tekrar başka bir konsere gitmek kısmet olmadı. Artık ilerleyen zamanlarda pazar akşamı farklı planlarımız yoksa ve konser varsa dinlemek çok güzel olur. Her ne kadar söylenilenleri anlamasakta, ritime kapılıp gidebiliyoruz. ' Sanat evrenseldir' :)

Lisan-ı Hal ' Biz Ayrılamayız'

Rzeszow' a geldiğimin ikinci ya da üçüncü haftası çizimlerime devam etmeye başladım. Fakat ülke,şehir,ortam değişikliğine alışmaya çalışırken Türkiye'deki kadar işler hızlı ilerletemedim, hızım düştü. Geldim geleli Lisan-ı Hal programı için iki çizim yapabildim. Yayınlandılar, yanınlananlardan birini de sizlere sunuyorum. Umarım beğenirsiniz :)
İyi Seyirler...

Bookmark and Share

21 Ekim 2010 Perşembe

'Bok' un önemi :)

Başlığı görürce şaşırdınız belki ama videoyu izleyince daha çok şaşıracaksınız. Sonra dışkınıza olan bakış açınız değişir mi bilmem ??? Çizimlerle konu bayağı etkileyici olmuş :) Ben izleyince bayağı şaşırdım ama bayağı birşey de öğrendim, darısı izleyince sizin başınıza :) Iııyyyy başlığa bak, ben bu videoyu nasıl seyrederim, bu nasıl birşey, bir de üstüne üstelik nasıl paylaşmış bunu demeyin, video bitince bakış açınız değişecek :)
Haydi, bilgi patlaması......

3 Ekim 2010 Pazar

Pazar Kahvaltısı

Rzeszow'a geleli 1 hafta oldu. Hatta geçen pazar şu saatlerde Varşova havaalanındaydım. Bir hafta üzerine ilk kez bu pazar böyle kahvaltı yaptık ve ilk kez güneş gördük. Bugün hava güzel yani :) Dün bayağı bir alışveriş yapıp buzdolabımızı doldurduk. Dün somon aldık kızartalım diye ama kızartınca (buzulları da çözülünce) ortada somon kalmadı :) Yanına bir de makarna yaptık, sosta yapalım dedik ama salça diye aldığımız şeyden dilim dilim domatesler çıktı. Bir an acaba bunlardaki salça anlayışı böyle mi dedik :) Ama çoğu üründe ingilizce olmayınca lehçe olanları da nasıl aldığımız şüpheli ya :) Bol bol içecek alıyoruz, hatta ilk kez bazı meyvelerin suyunu içtik burda :) Dün akşam ki makarna ve somon sanırım uzun süre üzerine yediğimiz sağlam yemekti. Ben yedikten sonra sızdım :) Bu sabahta güzel bir kahvaltı yapalım dedik ( ilk kez) ve patetes kızarttık öncelikle. Sonra Türkiye'den getirdiğimiz kaşar (az az yiyoruz bitmesin diye) ve reçelimizi de koyduk soframıza. Dün markette siyah zeytin bulamadık ama yeşil zeytin aldık, tabi tadı bizim ordakilere pek benzemiyor. Domatesleri de dilimledik ve burdaki küçük ekmekleri de sofraya koyduk. En önemlisi güzel bir de çay yaptık, ohhh ohhh... Yetti bize bu kadar şey, daha ne olsun :) Ama birçok şeyi özlüyorum. Sıcak sıcak simitler ve poğacalar...
Burda herşeyi rahat yiyemiyoruz malum çoğu domuz yağı katkılı ve bazılarının içeriklerini bilemiyoruz. Özellikle markete gittiğimde gözüm çikolata ve cips reyonunda kalıyor :) Ya ben çikolata yemek istiyorum, cips istiyorum, pasta ve poğaca istiyorum.......... Katkısız ürünler istiyorummmmmm!!!!!!
Kahvaltdan sonra güzel bir temizlik yaptık. Yurtta oda temizliği kalanlara ait, temiz tutacaksınız odanızı diyorlar :) Bizde bugün sildik süpürdük, iyice temizledik. Üstteki fotoğraftaki yer kaldığım odanın yarısı,benim yatak ve çevresi :) Perde sistemi kötü ya, korniş olayı farklı bunlarda o yüzden perdeleri çekmiyoruz yoksa yerlerinden çıkıp aşağı gelecekler. Bizde mandallarla böyle tutturduk :) Birde kaloriferler yansa çok güzel olacak...
Bugün hava gerçekten çok güzel, gezme zamanı artık ! :)

2 Ekim 2010 Cumartesi

Rzeszow


Rzeszow' daki 6. günüm. Sanırım çevreye alışmaya başladım. Çok büyük bir şehir değil ya da kaybolacağımız bir yer. Düz bir alan üzerine kurulmuş Kardeniz'in eğimli yamaçlarına, dağlarına benzemeyen bir yer. Şehrin ortasından bir nehir geçiyor ve gece görüntüsü çok hoş. Henüz orayı keşfetme fırsatımız olmadı.



Mimarisi çok hoş, özellikle esk binalar size yabancı bir yerde yabancı bir kültür  içinde bulunduğunuzu daha çok hissettiriyor. Yurdumun yakınların da alışveriş merkezleri var. Özellikle alışveriş yaptığımız hipermarket Tesco :) Bize en uygun ve ucuz yer, 24 saatte açık. Çevresindeki alışveriş merkezleri mobilya, elektronik, teknolojik, kıyafet üzerine hatta Çin mallarının satıldığı bir alışveriş merkezi bile bulunmakta :)

Rzeszow' un ismini telafuz etmek zor oldu bizim için hatta, tren bileti alırken yanlış telafuzdan dolayı kimse anlamamıştı ve yazmak zorunda kalmıştık. Telafuzu şu şekilde; Jaşuw (Rzeszow) . Lehçe şu an bana göre gerçekten zor bir dil, ne de birşey anlayabiliyorum . Şu anlık sadece birkaç kelimesini öğrenebildik tabi telaffuzu çok farklı. Kolaylıkla söyleyeceğiniz kelime ' evet' dir ve lehçesi ' tak' dır. Okunuşu da o şekilde tak (evet ).

Hava çok soğuk şu an yani kendi memleketimdeki kış soğu var ama güz dönemi, kış dönemi nasıl olacak tahmin edemiyorum. Hatta 10 gün sonra kar yağar diyorlar. Sanırım ben burda hayat boyu giyebileceğim tüm kışlık kıyafetlerimi alacağım. Geldiğimden beri güneş görmedim ne de akşamları yıldızları :)


Burda hayat erken bitiyor. Saat 5 olduğunda dükkanlar kapanmaya başlıyor ve bu durumu pek sevmiyoruz biz :) O saatten sonra da çok fazla insan görmek mümkün olmuyor. Tabi bu soğukta kim gezmek ister ki :) Ya eve ya bara gidiyor insanlar. Perşembe, cuma, cumartesi parti zamanlarıymış.

İnsanları tipik zaten, renkli gözlü sarışın ya da kumral :) Her tür boylusu ve kilolusunu bulmak mümkün ama daha çok boylu poslu oluyorlar. Gözlemlediğim kadarıyla soğuğa dayanıklı insanlar, özellikle bayanlar. Onlara hayret ediyorum, şu soğukta mini mini etekler ve topuklu ayakkabılarla rahat gezebiliyor.

D.S. Filon adlı bir yurtta kalıyorum. Kaldığım yurt Türk yurtlarına benzemiyor, girişler çıkışlar rahat. Kimse sizi denetlemiyor. Odamızda buzdolabı, internet ve kıyafet, malzeme ve kitap dolapları bol. 4 kişi aynı aynı tuvalet ve banyoyu kullanıyoruz. Her zaman sıcak su var :) Ortak bir mutfağımız da var. Buraya geldiğimizde marketten ilk aldığımız şey tencere ve ketıl oldu. Tabi ketılımız bozuldu :) Tenceremizle ilk yaptığımız şey sabah sabah bir tarhana çorbası ve yapmak, sıcak sıcak içmek oldu.

 Buraya gelirken Zümrüt ve ben toplam 53 hazır çorba getirdik  ve bir sürü de çay :) Henüz aç kalmadık açıkcası, burda Türk dönercilerde bol. Buradaki insanların bir yemek kültürü yok açıkcası. Genelde hazır gıdalar tüketiyorlar. Bir tane meşhur yemekleri var, adı da 'Piegori' . Henüz ne gördüm ne de tattım :) Ekmekleri ya çok uzun ve ince ya da poğaca kadar :)


Paralarını Türk lirasına göre hesap etmek zor olmuyor. Örnek vereyim; 1200 ziloti=600 Tl . 1 zilotiden düşük paralar groszy olarak adlandırılıyor yani bizim kuruş :) Otobüs bol, öğrenci ve sivil için ayrı biletler var. Büfelerden alıyoruz biletleri (her durakta bir büfe var hemen hemen), otobüse girdiğimizde küçük bir makine var, ona sokup damgalatıyoruz :) Bu küçük makine şöforün yanında değil, otobüsün her kapısının yanında bulunuyor. İstediğiniz kapıdan girebilirsiniz ama bu sistem Türkiye' de suistimal edilebilir :)

Şimdilik  gözlemlerim bu şekilde. Alıştıktan sonra başka gezilerimizde başlaması muhtemelen :) Önce Polonya' yayı sonra kısmetse Avrupa' nın birkaç ülkesini görmek nasip olur.
Bookmark and Share
Related Posts with Thumbnails