28 Ağustos 2010 Cumartesi

Anıtkabir

Ankara' ya gelipte Anıtkabir' e gitmemek olmazdı. Hızlı bir gezi oldu açıkcası. Benim bu yazki tüm gezilerim günü birlik ve hızlıydı. Anıtkabir gezisi de öyleydi. Biraz geç gittik, kapanmadan hızlıca gezelim dedik. Ama Anıtkabir' i gezmek için bir saat ayrılmaz. Aslanlı yoldan M.Kemal Atatürk' ün mozalesini ziyaret ettik öncelikle, daha sonra Anıtkabir içindeki ayrıntıları. İşin garibi Anıtkabir' in mimarisinde Türk etkilerini çok göremezsiniz. Yunan ve Mısır tarzındadır. Bunu garipseyenler çoktur. O gün bize eşlik eden sanat tarihi öğrencisi arkadaşımız Kahraman' dı. Ona göre Atatürk kabrini görse tükürür, hem alanının fazla genişliği hemde Türk etkilerinin az olmasından dolayı böyle bir kabrin onun için düşünülmesi. Bu tartışmalara girmiyorum :) Ama sizde düşüncelerinizi belirtebilirsiniz. Onun için daha iyi bir kabir düşünülebilirdi belki de? Neyse...
Anıtkabir' e gidince hep o hareket etmeyen askerlerle fotoğraf çekilmek istemişimdir, öyle de yaptım. Hiç hareket etmiyorlar, onlara da yazık. Nasıl duruyorlar öyle... Soramazsın konuşmuyorlarda :)

Daha sonra sağ taraftan iç kısıma girdik. Ve ilk karşımıza çıkan Atatürk'ün balmumu heykeli. Hemencecik çektim meğer fotoğraf çekmek yasakmış. Uyarı gelene kadar çoktan deklanşöre basmıştım :) Daha sonrasında makinemi çantadan çıkartmadım, yoksa görevliler rahat bırakmazdı. Ama öyle bir ortam ve orda bulunanlar herşey çekilmeye değer. Atatürk' e ait eşyaları gördükten sonra diğer alanları hızlıca geçip savaş anının canlandırıldığı yere geldik. Ordaki atmosfer bir başka, duygusallaşır ve birden tüyleriniz diken diken olur. Ama gerçekten de canlandırma için arka planda çizilen resimler harika. Bu kadar güzel ifade edilebilirdi sanırım. Kıskandım, keşke o resimleri yapanlardan biri de ben olsaydım. Daha sonra o dönemlerin canlandırıldığı büyük boyutlu yağlıboya resimler, onlarda bir başka güzel. Hele de bazı resimlerdeki ifade ve renkler çok etkileyici. Orda kalıp her ayrıntıyı incelemek isterdim. Devlet adamların, askerlerin portreleri de bir başka. Gerçekten o an bir süre ordan çıkmak istemedim. Doyasıya incelemek istedim ve kıskandım da :) Fotoğraf çekmek yasak olduğundan onları çekememek kötü oldu ama çıkıştı resimlerin yer aldığı bir kitapcık aldım. İyi ki aldım yoksa aklım hepten orda kalırdı :) Bu resimleri başka bir konu da sizinle paylaşırım. Son olarakta İsmet İnönü' nün mezarını ziyaret ettik. Anıtkabir ile ilgili ayrıntılara girmiyorum. Hızlı bir gezi oldu, bu hızlılıkta çekebildiğim birkaç fotoğrafı paylaşmak istedim. Ama uzun soluklu gezmek lazım Anıtkabir' i, kesinlikle... Görülmesi gereken çok güzel şeyler var!

Anıtkabir' i gezerken, çocukken oyun oynarken söylediğimiz şu sözler dilimde döndü durdu [Hatırlayan var mıdır bilmem :) ]

"Anıtkabir' de güzel Atatürk
O mavi gözler sarı saçlar
O mavi gözler sarı saçlar"
Ata' ya sonsuz saygılarımla...

Mustafa Kemal Atatürk' ün balmumu heykeli



Atatürk' ün Mozalesi
İsmet İnönü' nün Mezarı
Bookmark and Share

27 Ağustos 2010 Cuma

Polonya Vizesi (Erasmus öğrencileri için)

Polonya Konsolosluğu, vize alınabilecek en rahat konsolosluklardan deniliyor tabi eğer eğitim için gidiyorsanız daha bir rahat. Alman ve Fransız Konsolosluğu pek rahat sayılmaz hatta tersleyebiliyorlar. Velhasıl bizim işimiz Polonya Konsolosluğu'ylaydı.İki gün önce başvurumu yaptım her ne kadar 1 yıllık vize alamasam da :) Vize için şu belgeler gerekli ( Bunları yazıyorum ki, erasmus programıyla yurtdışına gidecek öğrencilere faydalı olsun. Çünkü kendi durumumu çok iyi bildiğimden, her bilgi değerli oluyor bazen de kafa karıştırıcı) ;

-Gideceğiniz üniversiteden gelen davet mektubu / Invitation Letter
[ Bu kağıt olmadan vize almak zor zaten :) ]
-Pasaport ve pasaportunuzun 1,2,3,4 ve 60. sayfalarının fotokobisi 
- 30.000 EURO'luk sağlık ve seyahat sigortası
( Böyle dediğine bakmayın sadece o değerde teminatı karşılayacak bir sağlık  ve seyahat sigortası yaptıracaksınız. Bunu 3 aylık yaptırıp gittiğiniz ülkede yenileyebilirsiniz. Sadece seyahat sigortası da yaptırabilirsiniz. Yeterki vize için gerekli formaliteyi yerine getirin. Sigorta şirketlerini iyi araştırın, ucuz ve uygun sağlık ve seyahat sigortası yaptırmaya çalışın. Ben, Güneş Sigorta'dan 1 yıllık sağlık ve seyahat sigortasını 40 euroya yaptırdım.)
-2 adet 3,5x4,5 cm biyometrik fotoğraf 
( Yüzünüz iyice belli olsun. Zaten hem pasaport hemde vize için çekilen bu fotoğraflar iğrenç oluyor, güzel çıkmadım diye üzülmeyin)
- Burs belgesi 
( Bu belgeyi şöyle hazırlıyorsunuz; bu belgeler üniversitenizin ilgili bölümünün sitesinde de hazır olarak yer alır. Siz sadece ülke, tarih ve aylık size verilecek para miktarını yazıyorsunuz. Bu belge ingilizce olacak. Daha sonra ilgili rektör danışmanınıza bu belgeyi imzalatıyorsunuz. Bu belgesi olmayanların hesabında kalacağı her ay için 400 Polonya zilotisi olmak zorunda. Ama erasmus öğrencisi olduğunuzdan okuldan verilen bu belge yeterli oluyor.)
-İngilizce öğrenci belgesi
-Erasmus öğrencisi olduğunuzu belirten bir belge
-Vize başvuru formu 
( Konsolosluğa gittiğiniz de doldurmanız için verecekler ya da konsolosluk sitesinden indirip hazırlayabiliriniz)
- Nüfus Kayıt Örneği
( Bunu istemeyebilirler, ben her ihtimale karşı aldım. Aldım almasına da adamda vize için benden aldı.Demek gerekli olabiliyormuş. Ama vermeyenlerde var)
Bu belgelerinin her birinin fotokobisi de olacak. Aslı ve fotokobisini bir veriyorsunuz, daha sonra size asıl belgeleri teslim ediyorlar.

Polonya İstanbul ve Ankara konsolosluklarında randevu sistemi yok. Saat 10-12 arası vize başvuru saatleri. O saatlerde gidip başvuru yapabilirsiniz. Fakat kalabalık olabilir, bu durumda erken gitmenizde fayda var. Bir arkadaşımız İstanbul konsolosluğundan vize almak için gece gitti. Günlük 30 kişi başvuru yapabiliyor. Biz Ankara'daki konsolosluğa gittik kalabalık değildi, İstanbul' a göre çok az kişi vardı. Ayrıca Polonya Konsolosluğu Shengen Vizesi veriyor, daha önceden sadece 3 aylık veriyorlardı şimdi kaldığınız sürece shengene sahipsiniz. Shengen kapsamındaki ülkelere rahatlıkla gidebilirsiniz. Uzak yerlerden vize başvurusuna gelenler için bazı kolaylıklar sağlayabiliyorlar, vizenizi kargoyla adresinize gönderebiliyorlar ya da verilen bir belgeyle o ildeki bir tanıdığınız sizin yerinize vizenizi alabilir. 
Benim vizem hala gelmedi, kargoyla gönderecekler. Bekliyorum, biraz da diken üstünde sayılırım. Vize gelmeden rahatlayamayacağım :) Bir yerlerde hep bir sorun çıkabiliyor o yüzden güvenim az. Uçak biletini de aldım, elimde patlamasını istemiyorum. İnşallah bir aksilik yaşanmadan bu vize süresini tamamlayacağım. Hayırlısı.... 
Çok zırıltı bu resmi işlemler, memurlarla papaz olma noktasına gelince iyice bunaltıyor :)
Bookmark and Share

26 Ağustos 2010 Perşembe

'Ankara' dayım...

Zümrütcüğüm ile vize için dün Ankara'ya geldik. 12 saat süren bir yolculuk Aşti'de sona erdi. Metroyla Kızılay'a vardık. Sabah sabah elimizde valizler kalacağımız yeri aradık durduk. Niyahet bulduk, elimizdekileri hemen bırakıp vize için koşuşturmaya başladık. İstanbul Polonya Konsolosluğu bayağı kalabalıkmış, her ihtimale karşı bizde erkenden Ankara'daki konsolosluğa varmaya çalıştık.Tabi bunun için Ankara' yı bilenlerden yardımlar ve sora sora Bağdat' ta bulunur misali Gazi Osman Paşa otobüsüne binmek için Bakanlık durağına geldik. Abowww bir kuyruk, upuzun...Ne yapalım bekleyeceğiz.Nihayetinde otobüsee binip, yolcuların yardımlarıyla Kavaklıdere inip, Atatürk Bulvarı' nın ordaki konsolosluğu bulduk. Çok kalabalık değildi, geç gelmemize rağmen 7. ve 8. sıradaydık. Belgeleri tekrar kontrol edip, beklemeye başladık. Herşey güzel gidiyor, böyle devam eder inşallah diye düşünüyoruz.Sıra gelince içeri girip, vize formunu doldurmak için tekrar dışarı çıktım. Doldurup içeri girdiğimde belgelerdeki tarihlerde sorun olduğunu ve davet mmektubunun bir yıllık vize için yeterli  olmadığını ve 6 aylık bir vize alabileceğimizi söyledi.Kafamdan kaynar sular dökülde o an. Biz 10 ay Polonya' da kalmak isterken, danışmanın yanlış yönlendirmesiyle hazırladığımız belge sonucu 1 yıllık varken 6 aylık vize mi alacaktık? Ya tekrar Trabzon' a dönüp işlemleri baştan yapıp tekrar davet mektubu isteyecektim ya da 6 aylık vize alacaktım. Ne yapacağımı bilemedim o an ve dışarıda soluğu aldım. Zümrüt beni bekliyordu ve durumdan habersizdi. Hadi Zümrüt gidiyoruz dedim, tabi durumu izah edince Zümrüt kötü oldu ve o an birşeyleri hızlı düşünüp karar vermem gerektiğini düşündüm Çünkü tekrar işlemleri yapmak ve Ankara' ya gelmek çok kolay sayılmaz. Hele ki eylül sonunda orda olmamız gerekirken tekrar davet mektubu beklemek 2 hafta ve vizeye gelmek, almak.Ooo...  Geri döndük, sıra Zümrüt'teydi. Birazda onun durumunu bildiğimden soracaklarını ve yapmamız gerekenleri dedim. Duruma göre beni çağırmasını istedim. Niyahetinde 6 aylık vizeyi alıp, sonrasını Polonya' da uzatmaya karar verdik. Çünkü bu işlemleri tekrar yapmak,gel git ve masrafları düşününce böyle olması daha iyiydi. Öyle de böyle de ikinci kez uğraşacaktık. Ama hala da kızıyorum herşeyi tek seferde halletmek varken neden  ikinci kez uğraşacağız. Okuldaki danışmanın söylediği durumu yaptık ve sonra durumun değişmesi işleri uzattı. Anladım ki fazla sapmayacaksın, herşeye rağmen düşündüğünü yapacaksın.Neden herşey denilene göre gidecek ki! Bunlar olurken tek istediğim Ankara'dan hemen gitmek, evet ' Ankara'dan gitmek istiyorum....' 5 Yıl önce gene bir ramazan ayında Ankara' ya gelmiş, herşey güzeldi. Şimdi hemen gitmek istiyordum. Ailem, yakın çevremdekilerle konuşmak rahatlattı beni. Daha sonra Kırıkkale'den YL arkadaşımız Özer geldi. 'Ziyaret için teşekkürler arkadaşım' . Onunla geçirdiğimiz güzel zamandan sonra yolculuğunda yorgunluğunu biraz attıktan sonra Kızılay'da soluğu aldık. Ankara'da iç mimar arkadaşımızın güzel bir yemek davetinden sonra iftarı güzel bir mekanda yaptık.(Yemek için çok çok teşekkürler mimar bey :] ) .Daha sonra dolaşmaya devam ettik.Arkadaşlarla olmak daha da rahatlattı, iyi ki varlar... Kızılay, sıhhıye , ara sokaklar ve seyyar satıcılar... Misafirhane kapanmadan soluğu odamızda aldık... Kafamız daha rahat... Umarım daha sorun çıkmadan yolumuza devam ederiz.
Bookmark and Share

19 Ağustos 2010 Perşembe

Trabzonspor & Liverpool Maçı

Bugün Trabzonspor ve Liverpool maçı olacak. Güçlü bir takım olabilir, kaybetme ihtimalimiz de yüksek olabilir ama TS' ye güveniyoruz. Tam destek hep destek ( yensekte yenilsekte) . Başarılar TRABZONSPOR :)
Bordooooooooooooo Maviiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
Aslında bakarsanız futbol ile aram yok ama takımımıza her zaman desteğimiz sonsuz :) 
Bookmark and Share

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Lisan-ı Hal

Lisan-ı Hal, gündemdeki konularla ilgili animasyon filmlerden oluşan bir program. Çizer Osman Turhan' ın kaleminden, espirilerinden oluşan kısa animasyonlar. Lisan-ı Hal programı TRT Haber kanalında hafta içi her gün 15:00 ve 20:00 haberlerinden sonra yayınlanmaktadır. Programın videolarını facebook grubundan takip edebilirsiniz. Öncelikle Osman Turhan ve bu animasyon filmlerin yapım aşamasında emeği geçenlerin ellerine sağlık :) İzleyin mutlaka, beğeneceksinizdir, tavsiye ederim :) Çizgi Ofisi


Bookmark and Share

İnsan ve Hayat 'ın 6.Sayısı ve Dergideki Çalışmalarım

İnsan ve Hayat dergisinin 6. sayısı çıktı!!! Umarım 12. 24. 48. sayılarını da görürüz. Devamlı çizim yaptığım dergilerden biridir İNSAN ve HAYAT. Bu ay "Hayatın Oyun Yüzü" ve "Depremi Yaşamak" adlı yazılarla ilgili çizimler yaptım . Oyunla ilgili çizimi her zamanki tarzımla yaptım fakat depremle ilgili yazıda bir değişiklik yapmak istedim ve yıkılmış binaların etkisi daha iyi verebileceğim bir teknik denemek istedim. Photoshopta siyah bir fon üzerine fırça olarakta  Dry Media Brush seçerek altta gördüğünüz çalışmayı oluşturdum. Bu tarz ilk kez denedim ve çizimi yaparken de ayrı bir zevk aldım. 4 sayfalık bir çalışma, fakat 4 sayfayı bütün çalıştım, sayfalara uygun kesim yapılarak üzerine yazıları eklendi. İnşallah dergiyi okurken görsel olarakta doyurucu bir çalışma olmuştur. İnsan ve Hayat dergisi hem basılı hem de e-dergi olarak yayınlanmaktadır. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık! Güzel bir sayı daha başarıyla çıktı. Derginin 6. sayısını internet üzerinden okumak isterseniz   TIKLAYIIN! (Mutlaka inceleyin!)
Bookmark and Share

Hayırlı Ramazanlar

Evofis modunda çizim yapmaktan ramazanın geldiğini bile anlamadım. Hele bir süre yapayalnızdım, hayattan koptum. Tabi sağolsun arkadaşlar arıyorlar,gezelim tozalım canım yorma kendini diyorlar, bazen de soruyorlar "Zeynep hayatın nasıl, anlat?" ve bende şöyle diyorum " Çok hareketli bir hayatım var, her gün ayrı bir heyecan ve olay :)" , ya bilgisayar başından kalkıyor muyum ki atraksiyon yaşayacam bir hayatım olsun :) Zaten zamanı sayıyorum ve deli oluyor bu zaman neden bu kadar hızlı ilerliyor ya. Neyse ki sevgili ailem fındık işlerini tamamlayıp eve geri geldi, özlemişim. Hele annem eve gelince evin ayrı bir havası oldu. Velhasıl ben gene çiziyorum. Hayatımın en yoğun çizim dönemini yaşıyorum sanırım. Renkler çizgiler kusacam da oruçum bozulmasın :)  Hele THY' nin  bana dediği 650 Tl uçak bileti parasını duyunca, dedim "Zeynep,sen 24 saat mesai yap, hatta gitmişken oraya geri dönme". Bazen parmaklarımın ağırıyor bazen konuşmaya vakit bulamıyorum ama seviyorum bu  işi be! Geceleri de mesken edindim :)  Mesela dün gece sahura kadar çizdim. Ta ki davulcu geçti,  "Ramazan geldi"dedim.  HERKESE HAYIRLI RAMAZANLAR DİLİYORUM. Ramazanın apayrı bir havası var ya!!! İftar sofraları, ramazan pidesi ( uf uf kokusunu alıyor gibiyim), davulcusu ve kapıyı çalıp elinde kaymaklı satmaya çalışan çocuklar, muhabbetler... Ohhhh... mis misss :) İçimi de döktüm, gidip çizmeye devam edeyim :) haha...

 Not: Bugün KPSS açıklanacak, inşallah çalışanlar emeklerinin karşılığını alır ve atanır. Askere gidecek olan üniversiteden  5  (Ali,Özer,Yasin,Murat,Muhammed)  arkadaşıma da hayırlı teskereler diliyorum.
Bookmark and Share

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir Nev-i Alaturka

Çok zamandır biraz karman çorman diliyordum müzikleri, her telden yani :) Popüler kültür adına saçma saçma şarkılar çıkartıyorlar, insanları eğlendirdiği içinde tutuluyorlar ve hemen tüketiliyorlar. İşte Pop-art :) Velhasıl ben bu sıralar tüketimi zor olan müziklere yönelerek Nev' in yeni albümünü dinliyorum 'Bir Nev-i Alaturka'. Çok beğendim. Kendisinin de birkaç konserine gitmiştim, sesi güzel ve keyifli bir insan olarak konserleri eğlenceli geçer, tavsiye ederim. Bu albümünden sonra onu canlı canlı dinlemek isterdim açıkcası. Onun kendine has şarkıları nağmeli söyleyişi vardır, bu albümündeki şarkılara da yakışmış, hele 'Sevmekten Kim Usanır' parçasını söylerken aralarda bir aaaaahh diye nağme çekerek eşlik edesiniz gelir :) Bence en hareketli olan parçası 'Mazideki Aşk'. Albümde diğer sevdiğim parça ise 'Ben Küskünüm Feleğe'. Şarkıları çok hoş yorumlamış ve bu albümde kendine dış görünüş olarakta farklı bir tarz yaratmış. Yakışmış :).

Bookmark and Share

1 Ağustos 2010 Pazar

Giresun Kaçamağı

Bu sıralar çizim işleri yoğunlaştı, yığıldı, yetişmesi lazım. Tabi bir çalışmanın düşünme aşaması çizim aşamasından bazen daha zor oluyor. Size gönderilen makaleyi yazan kişiden siz daha çok düşünürsünüz, ( tabi benim kafa durdu bu sıralar,neyse...) nasıl çizeceğinizi yani bir yönetmensiniz ve bir çekim sahnesi ayarlamalısınız. İşte bu sıralar dergi işleri böyle, hatta yakında kapak sendromuna gireceğim :)  Daha önceden de Figenciğime verilmiş bir sözüm vardı. Ben ha bir gayret çizim işlerini tamamlayıp Giresun'a gitmeyi planladım ama tıpkı Amasya gezim gibi gideceğim saate kadar çizim yaptım ama malum bitmedi. Yeni bir tasarım daha şart ama bunları bir yana koydum. Ne de çizim yaptığım kişilere belirtmeden Zümrüt ile birlikte Giresun'a gittik. Velhasıl biz arabaya bindik, Espiye' ye geldiğimizde iki tane dede bindi arabaya ama halleri komediydi. Meğer içmişler, bir tanesi kafa duman ha sızdı sızacak, şahsen ben ilkten anlamadım ama Zümrüt ısrar edince durumu daha iyi anladım. Bir süre onların muhabbetini dinledik, sustular ama benim canım sıkıldı arabada ve Zümrüt' e dedim ki ' Keşke dedeler konuşsa da az gülsek', bunun üstüne ineceğimiz yere gelmişiz, dedeler konuşmaya başladı ama son dakika gölünü attılar gene, haha... 
 Bu şekilde arabadan indikten sonra bizi, canım arkadaşım Figen ve Neslihan'ın Çikolata Fabrikası blogunun sahibi Neslihan Hanım' da karşılamaya gelmiş (tıpkı blogundaki gibi, biraz kısa süre görüşmüş olsakta, Neslihan'a sevgiler...)
Giresun her ne kadar Trabzon' u andırsa da daha dik bir şehir...
Yemek ve muhabbet faslından sonra saat  gece11' de Giresun Kalesi' ne doğru yürüdük ve kaleden güzel kareler yakaladım. Hemde gece gece Giresun' u tümüyle görmek nasip oldu. 

Daha sonra ellerimizde sakızlı dondurmalarımızla evin yolunu tuttuk. Hoş sohbet ve  Türk kahvesi eşliğinde geceyi geçirdik. Hatta gece gece sanat sohbetinden de mahrum kalmadık, Figenciğim İstanbul' daki bienali anlattı biz dinledik. Yüksel Arslan' dan Botero'ya... 


Sonraki gün Zeytinlik' te soluğu aldık. Bir sürü tarihi ev ve dar sokaklar... Koruma altına alınmış bir bölge ve evler restore ediliyor. Eğer Giresun' a giderseniz mutlaka Zeytinlik' e gidin. Hatta o evlerden birinin sizin olmasını isteyebilirsiniz. 

Ben lisedeyken bir AGSL konseri için Giresun' a gitmiştim, o zaman bahçesinde fotoğraf çekildiğim eski evi gördüm. Çok değişmiş, yepyeni bir yapı olmuş restore edilince.Anılarım tazelendi :) Haha... 


Giresun bir garip geldi bana, nasıl bir rota çizmişse Figen, döndükçe hep aynı yere geldik :) Aynı yere gelince de soluğu Giresun Üniversitesi Rektörlüğü yanında Millet Bahçesi' nde aldık. Çayla birlikte ayrı bir sohbet :) 

Orayla da sınırlı kalmadık, sahile indik. Dalga sesleri ve rüzgar eşliğinde gene çaylarımızı yudumladık. Ne güzeldi ne güzel. Hele de çizim yorgunluğu üzerine çok güzel geldi. Hiç kalkmasanda otursam hep orda :) 

Her güzel şeyin bir sonu vardır tabi, o günü de lahmacun yiyerek tamamlayıp Trabzon' un yolunu tuttuk. Figen' in dediği gibi " Çörekler bitti, arkadaşlar gitti... "
Figenciğim herşey için çok teşekkür ederim, çöreklerinde ayrı güzeldi :) Ama otobüse binip, pencereden sana bakmak bir burukluk verdi. Hele de senin o halini görünce, tuhaf oldum. Kendimi Türkiye' den ayrılacağım zamandaki gibi hissettim bir an(daha gitmeden). İnşallah Giresun olmasada İstanbul' da görüşmek kısmet olur... Herşey için sağol canım benim :)

Yakında 'Gezelim Görelim' programını ben sunacakmışım gibi hissettim :) Çok gezdiğimi düşünmeyin, bilgisayar başında 7/24 çizim yapıyorum. Freelance çalışmanın mesai saati yok malesef :)
Bookmark and Share
Related Posts with Thumbnails